BRÜTÜS BAŞARISIZ AVINDA…

Murat Can

Bugünlerde Ak Parti’nin Konya’da başarısız olduğuna dair tezler yazmak moda oldu.

Yapıcı eleştiri koyanlara bir şey söyleyemem ancak maksadı bağcı dövmekse “bir dakika” deriz…

Şimdi bakın, adam eleştiri yapıyor, maddeleri bir birinin peşi sıra sayılıyor. Yalnız dikkat çekici bir nokta var. Bu maddeler sayılırken kullanılan dil çok enteresan.

Adam Ak Parti’ye oy vermemiş, bu seçimde de oy vermediğine yüzde yüz eminiz, kalkmış “biz” dilini kullanıyor…

Ak Parti’yle tek ilişkisi reklam ilişkisi ama olayı içselleştirmiş. Aslında bıyık altından gülüyor. Ancak korkusu onu takiyeye zorluyor, bu yüzden “bende sizdenim, bu duruma çok üzüldüm” mesajları veriyor.

Adam eleştiri yapıyor. “Oy düşmesinin nedeni yapılan liste” diyor. Ama o listeden vekil seçilen kişiye koşa koşa gidip taklalar atıyor. Bu ilkesizlik beni bitiriyor.

“Acaba sonuç alır mıyım?” diye birilerine fatura kesmeye çalışan zevat! Yaptıklarınız görülüyor…

Bakın siyasette en güzel turnusol böyle dönemlerdir. Siz siz olun yanlış adım atmayın. Zor günde kuyular kazanlar güzel günlerde takla atmak zorunda kalır.

Ben yıllardır bağırıyorum.

“Kayseri…” diyorum.

Biraz örnek alın diyorum.

Konuyu genişleteyim.

Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever bir kitap yayınladı. Kitabın hemen ardından Hürriyet Gazetesi Ahmet Sever’le bir röportaj yaptı.

Röportajın ana fikri şu.

Yıkılmadım, ayaktayım, Ak Parti’nin başına geçmeliyim.

Aslında kitap ve röportaj Ahmet Sever’in. Ancak işin aslı o değil.

İşin aslı bu yazılanlar Abdullah Gül’ün karnından konuşması.

Yani bu yazılanlar, Abdullah Gül’ün “ben olmalıyım” diyememesini, danışman Ahmet Sever’in “Abdullah Gül olmalı” şeklinde dile getirmesi.

Evet, yeni bir plan devreye sokuldu.

İlk aşama Ak Parti’nin tek başına iktidar olmamasını sağlamaktı. Bu başarıldı.

İkinci aşamada Davutoğlu’nu koltuktan indirmek var.

Üçüncü aşama ise Abdullah Gül’ün Ak Parti Genel Başkanı olmasını sağlamak.

Bunu yapanlar ne elde edecek?

Öncelikle şunu söyleyeyim. Dünya Recep Tayyip Erdoğan etkisinin Türkiye’den silinmesini istiyor.

Bunu başaracak tek ismin Abdullah Gül olacağında birleşiyorlar. İşin içine Abdullah Gül egoları da girince ortaya “İngiliz’in Ak Parti oyunu” çıkıyor.

Kitapta ve röportajda verilen mesajlara bir bakın. Hep aynı noktaya çalışıyor. Ayrıca sitem ve vefasızlık duyguları da ağır basıyor. Ancak şu çok net… Abdullah Gül genel başkan olarak dönmek istiyor.

Bütün bunlar olurken Kayseri’ye bakıyorum.

Adeta tek vücut olup Abdullah Gül’ün etrafında kilitlenmişler.

Basınından sokakta yaşayan insanına herkes bu hedef etrafında...

Abdullah Gül’ü eleştiren tek kimse yok. Sorgulayan, hatalarını anlatan kimse yok. Yanlış bir algı oluşturmamak için, yekpare hedefe ulaşmak için herkes ortak bir dil kullanıyor.

Peki, bizde öyle mi?

Brütüs’ten geçilmiyor.

Şehrin, % 40 almış Genel Başkanının arkasında dim dik durması gerekirken, herkes eline kalem almış suçlu avına çıkmış. Az önce söyledim ya, suçlu arayanların bari Ak Parti’ye oyları nasip olsa…

Beyler, bakın bu sürek avına çıkmış kimi isimler hayatta bir şey olamamış ve olamayacak zavallılar. Benim önerim bu kifayetsiz topluluğun peşinden felakete sürüklenmeyin.

Bu kitlenin diğer bir kısmı yazısı okunmayıp kendini gündem yapmak isteyen, kısacası dikkate alınmak isteyen zevat. Onların kimseye zararı yok… Kendi mecralarında takılıyorlar.

Ancak şunu unutmayın, tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz.

Siz sanıyor musunuz bu tekerlek tümsekte duracak?

İçinizdeki zehri ve kini boşaltırken dikkat edin. Giderken yaktığınız köprülere dönerken ihtiyaç duyduğunuzda vakit çok geç olabilir.