BRICS

Prof. Dr. Önder Kutlu

Ekonomik ve siyasi bir güç odağı olarak gündeme gelen, ancak uzunca sü- redir aralarında örgütsel bir bağ olmaksızın varlığını devam ettiren beş ülke geçtiğimiz günlerde ciddi bir adım attı.

Gelişmeler, önümüzdeki dönemde bu yapının yeni bir formatta ve ilkeler doğrultusunda ön plana çıkacağını gösteriyor.

Bazı ülkelere üyelik teklifinde bulunduklarını anladığımız bu yapı Türkiye açısından daha fazla tartışılır olmaya namzettir. Zira Türkiye son 20 yıllık dönemde önceki dönemin şartlarından ve baskılarından kendisini kurtarmak üzere bir çaba içinde.

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülkelerinin baş harflerinden oluşan BRICS, hakikaten büyük bir potansiyele sahip. Bu ülkeler arasında birtakım sorunlar olsa, menfaatleri zaman zaman çatışsa da yeni kurum anılan ülkelere yeni kapılar açma ihtimali nedeniyle önemsenmesi gereken bir yapıdır.

Anılan ülkeler gerek nüfus, gerek ekonomik ve siyasi birikim gerekse gelecek beklentileri açısından dikkat çekiyorlar.

AB ve NAFTA gibi bölgesel yapılanmaların zemin kaybettiği günümüz şartlarında küresel etki ortaya koyabilecek bu Asya, Afrika ve Amerika kıtası ülkelerinin tam da kesişme noktasında olan Türkiye bakımından olumlu sonuçlar üretmesi muhtemeldir.

Dünyanın esas problemi mevcut Birleşmiş Milletler sistemiyle getirilen düzendir. ABD’nin başat aktör olduğu bu sistem özünde haksızlıkları ve adaletsizlikleri barındırıyor.

BM Güvenlik Konseyi’nde başlayan haksızlık, düzeninin görünüşte eşit ortakları olan Çin ve Rusya’nın anılan birimde göstermelik fonksiyon üstlenmeleri nedeniyle, artarak devam ediyor

Küresel sistemde Türkiye’nin tek başına veya olaya ve duruma bağlı olarak birilerini yanına alarak elde etmek istediği neticelerle alakalı olarak BRICS yapılanması kurumsal bir temel sağlayabilir.

Birliğe üye olması beklenen İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin de eklenmesiyle barış ve huzur bölgemize daha kolay getirilebilir.

Anılan tüm ülkelerle Türkiye’nin yolu zaten kesişiyor. Bölgesel ve küresel sorunların çoğunda karşı karşıya gelmemiz bizleri birlikte hareket etmeye zorluyor.

Bu arada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İran’ın Ermenistan üzerinden düşmanca tavır içine girmesine karşılık verdiği cevaba ihtiyaç bırakmayacak bir süreç pekâlâ kurgulanabilir.

Birliğin öne çıkma dönemi anılan ülkelerin içine düşmüş oldukları problemlerle de ilişkili. Önünü açmak ve müstakil hareket etmek isteyen devletler BM engeline takılıyor, Amerikan hegemonyasını karşısında buluyorlar.

Balkanlarda mevcut olan huzursuzluklar, mesela, ciddi bir tehdit kaynağı.

Ukrayna’yı haksız yere işgal eden Rusya’yı terbiye etmek ve müttefikleri üzerinden köşeye sıkıştırabilmek için Balkanları karıştırmaya yeltenen AB ve ABD yanlış bir hesap içindeler.

Bu yanlışlık bizi daha çok sıkıntıya sokuyor. Zira Balkanların karışması, ülkemizin karışması demek. Tarihsel ve kültürel bağlarım bize sorumluluk yüklüyor.

Sonuç olarak daha da genişleyeceği anlaşılan BRICS yapılanması ülkemiz açısından yeni imkânlar ve fırsatlar demek.

Bu dönemde işimizi en fazla zorlaştıracak faktör ekonomik zorluklar ve siyasi ilişkilerimiz. Asimetrik ve çetrefilli ilişkilerimiz bizi köşeye sıkıştırıyor.

Siyaset mümkün olanı elde edebilme sanatı olduğuna göre hükümete büyük görevler düşüyor. Dışişleri Bakanının en son yaptığı İran açıklaması problemi çözmez. Aksine ihtiyatlı açıklamalar ve kararlı somut adımlarla bölgemizi sükûnete kavuşturabiliriz.

Her mihrakı memnun etmek, her tarafa temenna çakmak gerekmese de kırmızıçizgileri net bir politika sürecini benimsemek daha makul ve mantıklı olacaktır.

Dış politikada ne kadar fazla alternatifiniz varsa, o kadar rahat edersiniz. BRICS tamamen teslim olunması gerekmeyen, ancak milli menfaatler çerçevesinde ilişki kurulabilecek bir birlik gibi görünmektedir.

Bu boyutu yakından izlemekte yarar bulunmaktadır.