Böyle darbe mi olur la(!)

Ömer Kocabaş

15 Temmuz gecesi yaşanılan darbe girişimiyle ülkemiz çok büyük bir badire atlattı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine çöreklenmiş namussuz teröristlere karşı polis, asker ve vatandaşlarımızla büyük bir direniş göstererek adeta bir demokrasi destanı yazdık.

Yaşanılan onca acıya, verilen iki yüzün üzerinde şehide rağmen bazı kendini bilmezler utanmadan böyle darbe mi olur, bu bir tiyatrodur vb. söylemlerle insanla resmen dalga geçiyorlar. Kararlı duruş ve büyük bir iş birliğiyle püskürtülen bu darbe girişiminin ardından ülkemizde darbe konularında uzman çok sayıda kişinin de olduğunu gördük(!) “Darbe dediğin gece üçte yapılır. İlk önce Türksat’a saldırıp bütün TV kanallarının yayınını kesmek gerekiyordu. Bakanlara milletvekillerine hiç dokunulmadı” gibi beyin fırtınalarıyla darbecilerinin neden başarısız olduklarına kafa yoran muhabbetler duyduk. Böylelerine tavsiyemiz bu değerleri fikirlerini “On maddede darbe nasıl yapılır?” “Başarılı bir darbe yapmanın kılavuzu”, “Bir darbeye kalkışıldığında öncelikli bombalanacak on mekân” vb. isimli kitaplar yazarak yeni nesil darbecilere örnek olmaları. Şimdi böyle dalga geçebiliyoruz ama Allah göstermesin bu vatan hainleri başarılı olsalardı belki bugün bu gazete çıkmamış olacak, bizim hakkımızda da kovuşturma başlatılacaktı.

Bir an için bu yaşanılanlar darbe değil tiyatro diyenlerin doğru söylediklerini varsayalım. Diyelim ki bütün bu darbe teşebbüsü bizzat hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından sırf başkanlık yolu açılsın diye organize edildi. O zaman şöyle bir senaryo ile karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanı darbeci askerleri çağırıp başkanlık için böyle bir organizasyon yapılacağını söyledi. Darbeci askerlerde bunun karşılığında çıkarlarının ne olacağını sordu. Bunun üzerine de Cumhurbaşkanı “Bu tiyatronun sonunda ben ortaya çıkıp bir kahraman olarak darbeyi bastıracağım. Siz ve size destek verenlerin bir kısmı çatışmalar sırasında ölecek, bir kısmı halk tarafından tartaklanacak. Yakalananlar ise vatana ihanetten yargılanıp ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olacak. Eğer halkın gazına gelip idam yasası da çıkarsa büyük bir kısmınızı asacağız” dedi. Bunun üzerine de darbeciler hep bir ağızdan “Başkanlık için canımız feda” diye haykırarak oyuna başladılar. Tabi darbenin inandırıcı olması için bu kadarı yetmezdi. Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresinden de kayıplarının verilmesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanı’nın reklamcısı Erol Olçak gönüllü oldu. Ne de olsa reklamın iyisi kötüsü olmazdı(!) Hatta yetmedi yanına 16 yaşındaki oğlunu da aldı. Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanının abisinin de şehitler arasına katılmasıyla da prodüksiyon tamamlanmış oldu. İnanın bu kadar absürt bir senaryo ne Onur Ünlü’nün ne de Burak Aksak’ın aklına gelebilirdi. Bazı aklıevveller yaşanılanlara tiyatro diyerek bizim böyle saçma bir senaryoya inanmamızı bekliyorlar.

Darbe girişiminin millet tarafından püskürtülmesinin ardından tiyatro diyenler içlerinde “Tüh be yine olmadı” diye ah çektikten sonra birden 180 derece dönerek demokrasi havarisi kesildiler ama boşuna. Artık kimin dost kimin düşman olduğunu çok iyi biliyoruz. Onların bu hastalıklı düşüncelerini bir kenara bırakıp bir an önce ülkemizin normalleşmesi için adımlar atmalıyız. Bir yandan benzeri kalkışmalara izin vermemeli bir yandan da toplumsal ve ekonomik hayatı eski haline getirmek zorundayız. Bu aşamada hükümete çok büyük sorumluluklar düşüyor. Öncelikle sorunlar bu aşamaya gelesiye kadar nerde ne yanlış yapıldığı tespit edilip gereken önlemler alınmalı. Kamuda bu terörist yapıya mensup memurlar tavsiye edilirken de dikkatli olunmalı. Toptancı bir mantıkla kurunun yanında yaş da yakılmamalı. Kimseye haksızlık yapılmasına izin verilmeden doğrudan bu yapıyla ilişkili olanlarla sonuna kadar kararlı bir şekilde mücadele edilmeli.

Askerimizin de içi rahat olsun. Milletimiz kimin ne mal olduğunu çok iyi bilir. Darbeye kalkışan bu namussuzlara vatan haini denilebilir, terörist denilebilir ama kesinlikle asker denilmez. Milletin zihninde her şey bu kadar nettir.