“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler”
Savaşın mağduru çocuklar…
Aylanlar, Ümranlar ve daha niceleri…
Onlar bu Yeni Dünya Düzeni’nde yaşayan hiçbir insanı affetmeyecekler. Kendilerini piyon gibi oradan oraya ittiren hiç kimseyi!
Dünya korkunç bir dönemde artık… Ülkeler kendi düşmanlarını yaratıp sonra onları öldürüyorlar. Bu çarpık düzene medeniyetin (!) insanları olarak alıştırıldık. Benimse tek alışamadığım minik bedenlerin oradan oraya savrulması...
İbn-i Haldun’un; “Coğrafya kaderdir.” sözünün vücut bulmuş hali onlar!
Hangi ırktan olmak istediklerini kendileri seçemeyen de onlar!
Ve tabii en ağır travmalarla bedel ödeyen yine onlar…
Yaşadıkları bu travmatik çocukluğun ardından nasıl bir birey olacaklarını inanın tahayyül edemiyorum.
Hiç kimse ama hiç kimse onlara ne istediğini sormuyor. Prenses Charlotte, gibi yaşamak değil zaten istekleri… Biber gazından değil, nazlandıkları için ağlamak istiyorlar. Gönüllerince oyun oynayıp, mışıl mışıl uyumak istiyorlar o kadar…
Bu düzen benim nefesimi daraltıyor.
Bunu sadece Yunanistan sınırındaki çocuklar için değil, Doğu Türkistan’da, Gazze’de, Arakan’da, Afganistan’da, Irak’ta ve Orta Doğu’nun her bir köşesinde sıkıştırılmış çocuklar için söylüyorum.
Tarih boyu böyle değil miydi zaten!
Dünya tarihi medenileşme yolunda ilerleyen devletlerin maskelerinin altındaki canavarlara çok şahit oldu.
Tek fark tarihte soykırım yapanlar, şimdilerde korku saldıkları toprakları insansızlaştırıyor. Asimile ediyor. Mültecileştiriyor.
Büyük büyük masalarda yapılan toplantılar, verilen sözler ardından tutulmayan sözler, devletlerin sistematik politikaları… Tüm bunlar gözlerini karartınca, küçük resim diye nitelendirdikleri, ‘İnsanlık dramı’nı görmüyorlar. Aslında 21. yüzyılda sadece liderler değil, sade bir vatandaş bile küçük resme gözlerini kapatmış vaziyette...
Materyalist yaşam örümcek ağı gibi kapladı dünyanın üstünü…
Unuttukları tek şey çocukların ideolojileri yok!
O çocuk, çocuk! Suriyeli değil, Filistinli değil, Uygur değil, Afgan değil, Myanmarlı değil! Tüm dünyada kendi kimlikleri oluşana kadar onların adı çocuk! Çocuktan nasıl nefret edersiniz!
Hani her 20 Kasım’da car car bağırdığınız çocuk haklarınız!
Terör patlamasında ölen, tecavüze uğrayan, açlıkla boğuşarak can veren, cesedi kıyıya vuran, oradan oraya göç etmek zorunda bırakılan bu çocukların haklarını tam olarak nerede saklı tutuyorsunuz?
Canım çocuklar…
Dünya’daki bu derin eşitsizliğin bedelini siz ödememeliydiniz.