Borcunu Zamanında Ödemeyen Zalimdir!

Necmettin Şimşek
Aslında yazı baştan sona faizle ilgili. Ama içinden geçtiğimiz sürecin ve bugünlerin anlam ve önemine binaen bir hatırlatma olsun diye bu başlığı kullandım.
 
***
Faiz, devletin ya da şirketlerin ve halkın parasını ödünç almak için ödediği bedeldir…
Ne kadar da masum bir tanım gibi duruyor değil mi?
 
Kira parası diyerek üretimin, ekonominin, insanın ve alın terinin en büyük düşmanını ne denli masum gösteriyorlar…
 
Bunca zorbalığına rağmen ekonomik faaliyet üzerinde olağanüstü bir etkisi var. Faiz yükselirse, borçlanma pahalılaşır ve ekonomi yavaşlar, çünkü harcayacak daha az paramız olur ve şirketler kiralama ve yatırım yapma eğiliminde olmazlar.
 
Çağdaş ekonominin, faiz politika ve uygulamalarıyla akort edildiğini söylemek fazla bir abartı sayılmaz. Para ve sermaye piyasalarının ulaştığı muazzam boyutlar herkesin bildiği konudur. Kendi sermaye olanaklarıyla yürüyen hatta yeni bir iş kurmak için öz sermayesine güvenen şirket ve girişimci türüne rastlamak çok zordur.
               
 
TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE FAİZ
 
Faiz ilk çağlardan itibaren ödünç işlemleriyle birlikte ortaya çıkmıştır. Ülkemizde yapılan kazılarda Asurlu tüccarların M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu halkına % 100 faizle ödünç altın ve gümüş para ile kalay ve buğday sattığını ortaya koymuştur. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan faiz, din adamlarıyla birlikte filozof ve iktisatçıların sürekli ilgisine mahzar olmuştur.
 
Aristo "Politika" adlı meşhur kitabında şöyle der:“En çok tiksinmeyi hak eden, faizciliktir: çünkü bundan sağlanan kazanç, doğrudan doğruya paranın kendi varlığından ileri gelir ve paranın doğuşuna yol açmış olan ereğe aykırıdır. Zira para mübadele için yaratılmıştır; oysa faiz paranın miktarını çoğaltır… Dolayısıyla da doğaya en aykırı düşen para kazanma tarzıdır.”
 
İSLÂM’DA FAİZ YASAĞI
 
Bakara suresi, 279. ayet kısa ama kapsamlıdır.“Eğer tövbe eder faizden vazgeçerseniz ana paranız sizindir. Böylece ne zülüm etmiş ne de zulme uğramış olursunuz.”
 
İslamiyet’te ise, alacaklı ana parayı aynen geri alması hususunda korunmuştur. Bu bağlamda, borcunu zamanında ödemeyen zulmetmiş sayılır. Alacaklı sermayesini noksan almaya zorlanamaz. Hatta borcun ödenmemesi halinde, alacaklının (başlangıçta şart koşulmaması kaydıyla) borçludan asıl alacağına ilaveten borcun zamanında ödenmemesinden dolayı uğradığı zararın tazmin edilmesini isteyebileceğine dair tefsirler vardır.
 
FAİZ YASAĞININ NEDENLERİ
 
Faiz, haksızlık kaynağıdır. Ödünç karşılığında faiz alınması halinde ya alacaklı ya da borçlunun haksızlığa uğraması kaçınılmazdır. Ülkemiz ve dünya finans hayatı bu hususu doğrulayan örneklerle doludur.
Bankalar “müşterilerin üzerine güneşli havada şemsiye tutup, yağmur başladığında çeken kuruluşlar” olarak tanımlanır.
 
1994 krizi patlak verdiğinde bankalar ertesi sabah müşterilerine kısacık bir yazılı not göndererek kredi hesaplarına %700 faiz uygulama kararı aldıklarını bildirdiler. Birkaç gün içinde çok sayıda fabrika ve iş yeri kapanmak zorunda kaldı.. Hükümet aceleyle başlattığı sınırsız mevduat garantisi bankada parası olmayanların sırtından faiz hırsına kapılanları koruyan bir kalkan oldu.2000 Kasım ve 2001 Şubat ekonomik buhranında kredi faizleri aniden %3000’lere çıkarıldı. Sayısız firma iflas ederek ticarî hayatına son verdi. Öte yandan, bazı iş adamları da bankadan aldığı krediyi işe yatırmayıp kişisel hesaplarına geçirdi. Bizzat banka sahipleri kendi bankalarını hortumlamakta beis görmedi. Sonuçta 22 banka battı, sahipleri hapse girdi ve kamuoyu önünde haysiyetleri ayaklara düştü. Krizin tüm zararları kamu tarafından yani milletçe üstlenildi.
 
Sonuç olarak:
Enflasyonun düşmesi için, şirketlerin borç faizlerini ödeyebilmesi için yatırımlarını azaltmaması için, insanlar birikim moduna geçmemesi için, borcu olanların daha büyük bir borca girmemesi için, banka kredisi kullananların zor duruma düşmemesi için, iş kurmak isteyen insanlar için faizler azalmalıdır. Hatta tamamıyla faizden kurtulunmalıdır.
 
 
Risksiz, emeksiz getiri olan bankalara parayı koyup vadeli hesabın getirisi ile geçinme yolunu seçerler, üretimi azaltır, doğal olarak bu da sanayi ve ekonominin bozulması demektir.
 
Kısaca; Faizden medet umanlar sadece Allah’a değil, insana, üretime, alın terine savaş açmışlardır. Bugün için en büyük gerçeklik budur…