Balgat ve AK Parti Genel Merkezi’nin bulunduğu Söğütözü bir birine çok yakındır. Gece arkadaşlarla Balgat Osmanlı’da nargile içiyorduk.
Haber geldi.
- Genel Merkez’de Başbakanlık katına roket atılmış.
Apar topar kalktık gittik. Havayı teneffüs ettik.
Panik havası yoktu sakin ve tedbirli bir atmosfer vardı.
Saldırının roketle değil lav silahıyla yapıldığını öğrendik.
Partililerde ufak bir gerginlik hakimdi…
Saatin geç olması nedeniyle partide pek personel yoktu. Herhangi bir yaralanma olmaması açısından bu sevindirici ayrıca paniği azaltan bir unsurdu.
Etrafa baktım. Hemen hemen herkes, genel merkezin bütün komşuları balkondaydı diyebilirim.
Bunun dışında akşam dikkatimi çeken bir husus Hüseyin Çelik’in tavırlarıydı. İç işleri bakanını itekleyerek neredeyse sürekli konuşmak istemesi. Canlı yayınları fırsat bilerek uzun uzun nutuk çekme isteği ve arzusu sezdim sanki.
Muammer Güler’de ise bir devlet adamlığı profili vardı. Nutka yer vermeyen, realist ve devlet gücü hissettim.
Bunlar gözlemlerim.
Peki, bu eylemi kim yapmış olabilir? Bununda cevabını aramak gerekiyor. İhtimallere bakalım.
İlk ihtimal DHKP-C
Genelde okumuş ve üniversiteli kesimlerden örgüt eleman ihtiyacını sağlıyor. Özellikle yalnız, asosyal tipleri üniversite ortamında yanlarına çekerek eylemci haline getiren bu örgütün üzerinde şüpheler yoğunlaşıyor.
Peki, DHKP-C neden böyle bir eylem yapar?
Sorunun cevabı son günlerde örgüte yönelik yapılan üst üste operasyonlarda gizli.
Haberleri hatırlayınız. 7 çelik kapı, 10 çelik kapı, genelde hukukçulardan oluşan üyelere operasyonlar ve üst düzey elemanları da dahil pek çok göz altı.
Örgüt yediği bu kadar baskın ve çözülmeye karşılık ayakta kalma eylemleri ya da intikam alma eylemleri gerçekleştiriyor olabilir.
DHKP – C tarz itibariyle sansasyonel operasyonları sever. ABD elçiliği, Adalet Bakanlığı, AK Parti Genel Merkezi. Sansasyonel ama etkisiz eylemler. Eylemlerin hassas noktalara yapılması “daha ölmedik, ayaktayız” mesajı da içeriyor olabilir.
Bir diğer ihtimale gelirsek.
Çözüm süreci diğer neden diyebiliriz.
Üç PKK’lı kadının öldürülmesi ile aynı amaca hizmet eden bir saldırı.
Zaman Gazetesi yazarı Ekrem Dumanlı’nın çok sevdiğim bir tespiti var.
- Bu millet ne zaman ufukları zorlasa, birileri sınırları zorluyor.
Aslında saldırının tüm özeti bu da olabilir.
Çözüm sürecini provoke etmek isteyen dış ya da iç herhangi bir mihrakın taşeronlara yaptırdığı eylem.
Sonuç ne olursa olsun. Gözünü karartmış bir Başbakan var. Öyle ya da böyle bu olayı bitirme taraftarı.
Sancılı olacağı kesin bu sürecin. Ancak terör olayları biterse Türkiye kazanacak, hepimiz kazanacağız. Temennim, infiale kapılmadan süreçlerin iyi yönetilmesi ve nihayetinde kazananın Türkiye olması.
NİHAT DOĞAN GERÇEĞİ
Enver Aysever hakikaten aykırı ve cesur bir adam. Zaman zaman programını bende takip ediyorum. Sorulması güç soruları şak diye sorması bazen programın izleyicisi olarak beni bile geriyor. Muhatabını artık siz düşünün.
Geçtiğimiz gün Aysever programa Nihat Doğan’ı konuk etti ve epeyce sıkıştırdı.
Nihat Doğan eğlence sektörünün ezik bir aktörü. Ezilmişliği ve kenarda kalmışlığını söylemleri ve yaptıklarıyla tölere etmek isteyen gariban bir adam.
Nihat Doğan’ı karşına alıp ezip büzüp kenara bırakmak ise ucuz gazetecilik.
Nihat Doğan’ı ciddiye alıp dinleyen bir vatan evladı var mı ki ciddi tartışmalara giriyorsunuz.
Nihat Doğan; Okan Bayülgen, Beyaz ya da muadili programların materyali.
Cehaletini ortalara döküp medyaya malzeme olmak kolaycılık.
Nihat doğan’ı korumak için yazmıyorum bunları. Zaten malzemeyi bilip eğlence olsun diye güldüğümüz bir adamın, aciz felsefe çabalarını ciddiye alıp köşeye sıkıştırmasına asıl lafım.
Entelektüel yiğit Marks’ı Nihat Doğan’la değil; Cengiz Çandar’la, Ali Bayramoğlu’yla, Gülay Göktürkle tartışır. Gecekondu kahramanını yerden yere vurarak zafer kazanılmaz.