“Balkanlarda bir öğrenci kardeşimi ziyaret etmiştim. Beni dedesiyle tanıştırmak istedi. Müsaade alıp dedesinin odasına girdik, dedesi hasta ve yorgun bir şekilde yatıyordu. Dede dedi:
‘Bu ağabey Türkiye Büyük Millet Meclisinden seni ziyarete geldi.’ Bu sözü duyunca yaşı 90larda(belki de bugünlerde yüzlerde) olduğunu tahmin ettiğim amca doğrulmaya çalıştı kızgın gözlerle bize baktı ve ekledi:
‘Ben yıllardır sizin yolunuzu gözlüyorum, siz neredesiniz? Neden hiç arayıp sormuyorsunuz bizi buraya bıraktınız daha da gelmediniz…’ diye anlatmıştı Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligider.
İHH ile gittiği bir uzak Afrika ülkesinde ‘Beyazlar elitlerdir ve elitlerin dini Müslümanlık değil Hristiyanlıktır’ paradigmasının, karşılarında beyaz bir Türk-Müslüman görünce yıkıldığını ve Afrikalıların ‘Dedelerimiz beyaz Müslümanlardan(Türklerden) bahsetmişlerdi biz de sizi bekiyorduk’ dediklerini anlatmıştı Bayır-Bucaktan yaptığı haberlerle tanıdığımız savaş muhabiri Behçet Alkan..
Aynı şekilde Çırpnırdı Karadeniz Türküsünün yakılma hikayesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu gören ve bizi bekleyen halkların Hoca’ya sarılıp hüngür hüngür ağlaması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Gine Devlet Başkanının o samimice kucaklaşması.. Ve daha bunlara binaen anlatabileceğimiz yüzlerce, binlerce olay. Hepsinin sonucu aynı:
-BİZ’İ BEKLİYORLAR!
Önce fiziki sınırlarımıza tel örgüler çekildi, sonra beynimize çitler kuruldu sonra da gönlümüze duvarlar örüldü. Oysa yüreğimiz bölüştürülemezdi! Sonra da adına kabul edelim, tartışmayalım ve yetinelim diye adına Misak-ı Milli dendi. Milli sınırlarımız.. Daha sonra ise Coğrafya derslerinden sınırlamaya başladık kendimizi. Nasıldı?
-26-45 Doğu Meridyeni 36-42 Kuzey Paraleli miydi ?
Ancak, bunun anlamını şöyle okumalıydık. Tüm Cihan bizimdi ve bizim emrimizdeydi ancak, tüm cihanın üst aklı, yönetim merkezi bu topraklardı. Dikkat edelim, yönetilen değil yönetim merkezi. Herkes, tüm ümmet ve tüm millet bizden bunu bekliyor. Bizden olmayıp bizim gibi görünenler ise hala bunu idrak edemiyor ya da başka fikirlerinden dolayı buna karşı çıkıyor. BİZ, istesek de istemesek de; sevsek de sevmesek de BİZ’e Tarih bu görevi yüklemiş! Siz kimsiniz ?
Tüm Cihanda bir BİZ varız, hani mazlumların ve gariplerin hamiliğine soyunan Türkiye. Bir de karşımızda Küffar! Tüm ümmet ve millet gözlerimizin içine bakarken, BİZ’i dualarda gönüllerde anarken biz bu nimeti, büyüklüğü ve önderliği kabul etmezsek bunun hesabını veremeyiz. Kıralım prangalarımızı, hani o kafamızdaki ve gönlümüzdeki sınırları ve BİZ yeniden büyümek isteyelim. Bunu yaparken de fiziki sınırlamızı dert etmeyelim.
Bunları yazarken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Üstad Abdurrahim Karakoç’un kaleminden geçenlerde muhtarlar konuşmasında okuduğu şiir geldi aklıma. Abdurrahim Karakoç şiiri öyle diyordu, o da sığmamıştı sınırlara. BİZ de sığmayacağız. Ancak bunu onlar gibi emperyalist amaçlar için değil başka, çok başka hesaplarımız için yapıyoruz, yapacağız ve yapmalıyız!
“ Ellerin elinde çiçekler açarken
Bizim ile kar geliyor gardaşım
Kimler çizmiş bu hududu gönlüme
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım!