Doğu bölgesindeki şehirlerimizde ardı ardına patlamalar meydana geldi. Ülkeyi darbe girişimiyle yenemeyeceğini anlayan iç ve dış güçler, şimdi de emniyet mensuplarımıza ve milletimize yani bize saldırılar düzenlemeye başladı. Eceli gelen itler cami duvarına işiyorlar.
Maksatları bu ülkeye zarar vermek ve fitne sokmaktan başka bir şey değil. Yalnız artık bu millet eskisi gibi değil, vur ağzına al lokmasını devri kapandı. Ölümü pahasına artık teröre de karşı duruyor. Neden ölümü pahasına?
Doğuda terör örgütleri bulundukları yerlerdeki halkı tehditlerle bastırmaya çalışıyor. Kızının, oğlunun dağa kaldırılma korkusu, kendine ve ailesine zarar vermeleri endişesiyle çok şeylere göz yummuşlar, bunları artık itiraf ediyorlar.
İki gün önce Van’da polis merkezine yakın bir yerde PKK terör örgütü tarafından bomba yüklü araç infilak ettirildi. Şehitlerimiz ve yaralılarımız var. Bu olayın ardından halk, polis evlerine dönmeleri çağrısında bulunmasına rağmen evlerine dönmedi ve ülkesine, polisine, evladına sahip çıkmak için sokaklardaydı.
Değişen çok şey var artık. Önceki gibi sığınak olarak gördükleri halk, daha doğrusu onların tabiriyle Kürt halkı, artık uyandı. Yıllardır Kürt-Türk düşmanlığı oluşturmaya çalıştıklarını anladılar; ayrımız, gayrımız yoktu halbuki. Biz kardeşiz, vatan hainlerine ve teröristlere meydanı bırakmayız, diyebildiğimiz günlerdeyiz.
Van’dan sonra Elazığ ve Bitlis’te de patlamalar oldu. Bu araçlar nasıl giriyor şehre, hiç mi güvenlik önlemleri alınmıyor, istihbarat çalışmıyor mu, ardı ardına nasıl yapılabiliyor? soruları dizilebilir. “Kahpe içerden olunca kapı kilit tutmaz oğul!” Tüm stratejik merkezlerin bu kahpelerden temizlenme zamanı!
Bu terör saldırıları bize zarar vermek üzere gerçekleştirilse de, başarılı olamayacaklar. Onlarca şehidimizle yüreğimiz yanar da, acımızı içimize akıtır, kızılcık şerbeti içtik deriz. Bırakın bu işleri, “biz” olmayı başarmış bir millete ne yaparsanız yapın galip gelemezsiniz, gelemeyeceksiniz Allah’ın izniyle.
Bizde arkadan vurmak yoktur. Çıkarsın adam gibi vuruşursun. Etek giyip başı tülbentleyerek taş atmayız biz, onurlu bir şekilde yürüyüş yaparız, hakkımız varsa onurluca ararız. Bir başkasını yaralayarak-öldürerek para kazanmayı bilmeyiz biz; onunla konuşarak gönlünü kazanmasını biliriz.
Bomba sesleriyle şehri tedirgin etmeyi bilmeyiz biz; dara düştük mü, şehri, ezanlarla, salalarla, ayetlerle, dualarla inletiriz. Halkı otomatik silahlarla taramayı bilmeyiz biz; o mermilere sırayla siper olmayı biliriz.
Bizim aklımız hinliğe çalışmaz, doğruluktan ayrılmayız. Planlarımız olmadı ki, bir sonraki planımızı devreye sokalım. Kimseye hainlik etmedik ki, hainliğin bir başka hainlik planıyla devamını sağlayalım. Damarlara hainlik girdi mi, iflahı olmayan bir hastalık sarar vücudu, yer, bitirir.
İkinci planlarını devreye soktular akıllarınca fetöcüler. PKK ile kol kola girip sahneye çıktılar. Şaşırdık mı? Elbette hayır. Kendi menfaatleri doğrultusunda yürümezse işler, herkesin safına geçebilirler. Bugün onlarla, yarın en azılılarıyla. Hainlik damarlara sirayet etti mi, kaçışı olmaz.
Adaletten ayrılırsak yoldan çıkarız, terazimizin kefesi artık hiçbir zaman doğru tartmaz hal alır. Adalet bizi doğruya götürür. Zordur adaletin tesisi, yalnız hangi rahmete zahmetsiz, çaba sarf etmeden ulaşılır ki!
Bizler adaletten ayrılmayalım. Suriye’de enkazdan çıkarılan çocuk elinden tutmamızı bekliyor. Tüm Müslümanlar bizden medet bekliyor. Biz güçlü olalım ki, o çocuğu güldürelim, tüm dünya Müslümanları olarak kenetlenelim.