Yerli dizilerde giderek artan kötücüllüğün farkında mısınız? Yalan söylemek, hırsızlık yapmak, aldatmak, gayrı meşru ilişki yaşamak, entrikalar çevirmek, işkence ve tecavüz dizilerde sıklıkla rastlanan şeyler… Adeta dizilerin hikayeleri “kötülük” üzerine inşa ediliyor. “İyi” ve “doğru” davranış kalıpları çok da tercih edilmiyor. İyilik ve kötülüğün karşıtlığıyla oluşturulan dramaların çatısı kötülük lehine geliştiriliyor.
Özellikle bir iki sezondur “intikam” hikayeleri revaçta. Geçmişinde kendisine yapılan bir kötülüğün ya da haksızlığın yıllar sonra hesabını sormak için yola çıkan kahramanlar çoğu zaman bu yolda her şeyi mubah gören bir çizgi izliyorlar. Haksızlığa uğramak sanki kötülük yapmayı meşru hale getiriyor bu hikayelerde.
Yakın zamana kadar ülkemizin pek çok bölgesinde ciddi bir toplumsal sorun olan kan davası artık büyük ölçüde çözümlenmişken dizilerde ısrarla “intikam” duygusunun kutsanması ve bu derece meşruiyet kazandırılması doğrusu anlaşılır şey değil…
Bu yaklaşım bir yandan insanların adalete olan inancını sarsıp, herkesin kendi adaletini sağlaması gereken bir dünyada yaşadığımız duygusunu güçlendirirken bir yandan da kimi durumlarda “kötülük” etmenin son derece insani bir tepki biçimi olduğuna inandırıyor izleyenleri. Dahası mazlum olan karakter hikaye ilerledikçe zalime dönüşüyor ve seyirci de zalimi mazlum olarak görmeye devam edip onun her yaptığını onaylamaya başlıyor.
Aslında bütünüyle bakıldığında dizilerin pek çoğunda “etik” ya da daha bizcesi “ahlak” çok da hesaba katılan bir kavram değil. Bu o kadar gözle görülür bir halde ki Türk dizilerinin ihraç edildiği pek çok ülkede toplum ve aile yapısı ile ilgili hassasiyeti olan kurum ve kişiler, bu dizilerin yol açacağı ahlaki yozlaşma konusunda uyarılarda bulunma ihtiyacı duyuyorlar.
Biz Böyle Bir Toplum muyuz ?
Birbirine sürekli yalan söyleyen aile fertleri, birbirini aldatan eşler, paylaşılamayan güzel ve yalnız kadınlar, aynı erkeğe aşık olan kardeşler, gayrı meşru ilişkiler, gayrı meşru çocuk sahibi olan ve bunu hiç sorun etmeyen, hatta bu şekilde babasız çocuk büyüttüğü için “kahraman” gibi sunulan anneler… art arda sıraladığımızda dizilere yansıyan ailelerin toplumun geneliyle uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylemek zor değil. Elbette böyle yaşamları tercih edenler vardır.
Ya da üçüncü sayfa haberlerine, entrika çözücü kadın programlarına bunların çok daha dudak uçuklatan versiyonları yansıyabilir.
Ancak dizilere sürekli böyle bir aile ve toplum yapısının yansıması Türk toplumunun geneline hakim yaşam tarzının böyle olduğu gibi bir yanılgıya sebep oluyor malesef .
Kalın Efendim sağlıcakla