Ölüm tek yalın gerçek tüm yalanlara rağmen… Vademiz dolarsa saniye öncesi veya sonrasını takdir etme hak ve gücümüz yok. Bu gerçekliği en koyu inançsız bile bilmekten dolayı aciz hissediyor kendini. Ölümü inkâr edememek tüm inançsızların inançlarını yerle bir ediyor. Ateistin bir “ilahın” yokluğunu ispat etmeye çalışırken düştüğü acziyet gibi bir şey bu.
Hayatın kendisi “bitti bitecek” kadar bir şey; yani hemen bir yudum su içecek kadar, bir nefes mumu üfleyecek kadar, güneş battı batacak kadar bir vakit… Dünya yolculuğumuz bedenimizde emanet ruhun çıkmasını beklemekten ibaret ve buna rağmen yolculuk “ölüm” kadar gerçek ve mühim olan “hayat” ile isimlendirilmiş.
Tüm acizliğimize rağmen dünyaya olan düşkünlüğümüz, hırsımız, tamahımız ölüm gerçeğiyle yaşamamızı zayıflatıyor, unutturuyor. Her ölüm kıyametin küçüğü gibidir lakin kimi ölümler geride kalanlara daha mücessem bir sıklet oluyor.
Bu ağırlıkta bir vakıa yaşıyoruz. Gözle göremediğimiz bir canlı, dünya üzerinde hayatın tüm akışını değiştirdi. Alışkın olmadığımız, bilmediğimiz, tanımadığımız bir düşman gibi çıktı karşımıza hem de teknoloji bilgisayar çağında. Binlerce insan öldü. Bu cümlenin yalın ve statik duruşu, hayatı süratle ve coşkuyla yaşayan insanoğlu için neyi ifade edecektir.
Savunma sanayii için harcadığımız paraların, emeğin, gücün bizleri her şeye karşı savunamadığını yine ve tekrar görmüş olduk. Esasen savunma için uğraşımızın daha kendini savunamayan başka insanlara karşı olduğunu görmezden gelmeye devam ediyoruz.
İçinde yaşadığımız dünyanın ve bahşedilen doğanın kendine karşı yapılanları unutmuyor olması da bir başka mevzu. İçine atıldığımız dünya, hayatın devamı için mükemmel bir nizamla yaratılmış olmasına rağmen “ifsat” işindeki yeteneğimiz, üzerinde yaşaması zor bir gezegene doğru bizi götürüyor.
Tüm plan, program ve projelerimiz gün gelip “bitti bitecek” kadar sürelik bir dünyanın mazideki hatırası olarak kalıverecek. Sahip olduğumuz eşya, iktidar, teknoloji, bilgilerin çokluğu ve hız ölüm gerçeğini unutturuyor olsa da o, kendini her an hatırlatacak kadar güçlü ve mutlak…
Ölüm, şu günlerde kimileri için istatiksel bir veri ve sayılar üzerinden yorumlanan bir tablonun konusu… Oysa her ölüm, sahibi için bir son ve yolculuğun bitişi demek. Ölüm bir kıyamet ölüm bir ders, bir nasihat bir son geçici hayat için. Babası ölen bir çocuk için sıradan bir sayı olamaz, evladını kaybeden bir anne için başka bir sızısı vardır.
Durup düşünmek, dönüp arkaya bakmak ve çokça sorgulamak gerekiyor. Bitti bitecek bir dünya beni neyim olur sorusunu en çok sorması gereken bizleriz belki de.