7-17 Aralık malumunuz ki Mevlana Haftası. Hz. Mevlana’nın, sevgilisine kavuştuğu düğün gecesi olarak nitelendirilen Hakk’a yürüdüğü gece, Şebi Arus gecesi. Bu önemli hafta Konya’mızda her yıl hatırlanır, anısına programlar icra edilir.
Ölümden tir tir titreyen insanoğluna ne güzel ders verir Hazret: “Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma. Benim için ağlama, yazık, vah vah deme; Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır. Cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme. Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır. Beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma. Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.”
Onun için ölüm, kavuşmanın ikiz kardeşidir. Bu dünyaya ölen fani, ebediyete uyanır ve asıl gerçek hayat öteki alemde başlayacaktır. İnsan düğün gecesinde ne kadar mutlu ise o da sevgilisi olan yüce Rabbe kavuştuğu gece yani ölüm gecesinde öyle mutludur.
Konya denince akla Hz. Mevlana, Hz. Mevlana deyince de Mesnevi adlı eseri gelir. Mesnevi, uzun hikaye yahut roman türünün günümüzdeki karşılığı olan edebi türdür. Aruz ölçüsüyle yazılan mesnevi, kendi içinde kafiyelenir. Bu sayede uzun upuzun mesneviler yazmak usta şairler için işten bile değildir.
Nerede bir ney görsem Mevlana hazretlerinin Mesnevisinin ilk 18 beyti aklıma gelir. “Bişnev in ney çün hikâyet mîküned /Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned” Mehmet Emin Ay’ın sesinden dinlemenizi tavsiye ederim. Farsça adeta şiir dili olsun diye yaratılmış. Sözlerini anlamasanız bile sizi alıp bambaşka diyarlara götürüyor. Şiirin açıklamasını okuduğunuzda ise ney’e farklı bir açıdan bakıyorsunuz. Anlam kazanıyor ney.
Hz. Mevlana’yı tanımak eserleri hakkında bilgi sahibi olmak vefa borcumuz. Yedi yüz küsür yıl önce memleketimizde yaşamış, insanlığın kendinden en güzel nasihatleri aldığı bu gönül erini, işimiz düştüğünde türbesini ziyaret etmekle vefa borcu ödenmez. Onu okumak, hayat felsefesini idrak etmek gerek.
Eserleri yüzlerce dile çevrilmiş olan Hz. Mevlana’nın en çok sevilen eseri Mesnevi’nin en çok tanınan ilk 18 beytinin açıklamasını paylaşmak istiyorum:
1.Dinle Ney’den duy neler söyler sana,
Derdi vardır ayrılıklardan yana.
2.Kestiler sazlık içinden der beni
Dinler, ağlar: Hem kadın, hem er beni.
3.Göğsü, göz göz ayrılık delsin de bir,
Sen o gün benden işit özlem nedir,
4.Her kim aslından uzak düşsün: Arar;
“Asl”a dönmekçin bir uygun gün arar.
5.Dost’a kah yoldaş olup, kah düşmana,
İnleyip sesler duyurdum her yana.
6.Dost olur -zannınca- her insan bana,
Sırlarım gel gör ki meçhuldür ona.
7.Sırlarım olmaz iniltimden uzak,
Her göz etmez fark, işitmez her kulak.
8.Saklı olmaz birbirinden can ve ten,
Canı görmekçin izin yok bil ki sen!
9.Bir ateştir, yel değildir ney sesi;
Kim ateşsizdir: Yok olsun böylesi.
10.Sevgiden ağlar eğer ağlarsa ney,
Sevgiden çağlar eğer çağlarsa mey.
11.Ney o şeydir: Perde yırtıp perdesi,
Dost edinmiş dosta hasret herkesi.
12.Hem devadır ney denen şey hem zehir,
Bir bulunmaz arkadaştır: hemfikir.
13.Anlatır ney: Aşk-ı Mecnun’un nedir,
Kanlı bir yoldan haber vermektedir.
14.Müşteri ancak kulak: Söz satsa dil,
Ancak aşık akla mahrem, böyle bil!
15.Derdimizden gün zamansız dolmada,
Her yanış bir günle yoldaş olmada.
16.“Geçti gün!” der, etmeyiz yersiz keder;
Var ol ey sen tertemiz insan! yeter.
17. Yurdudur engin: Balık kanmaz suya,
Rızk eğer eksikse: Gün dolsun mu ya!
18.Anlamaz olgun adamdan, ham adam;
Söz hem az hem öz gerektir vesselam.
Sözü hem az hem öz söyleyen; gönlünden düşenleri neyi konuşturarak aktaran hazret insanlığa evrensel mesajını yedi yüz sene evvel ulaştırmıştır. Onu tanıyıp anlayanlardan onunla ahlakımızı güzelleştirenlerden olmak duasıyla.