Bırakalım, İstanbul 5 yıl oruç tutsun !

Alper Doğan
 
 
Cumhuriyet tarihinin belki de en “acaip hale büründürülmüş” Seçimi sonrasında birçok teori çöktü….
 
Neredeyse hiçkimse Seçim sonucunun böylesine “farklı” olacağını bilemedi !
 
Analistler, Anketçiler, bir sürü kelli-felli Profesör, Toplum Bilimciler, Duayen Gazeteciler, Televizyoncular, Sanatçılar, Şarkıcılar, Komedyenler, Güvenlik Uzmanları, İleri Sürüş Teknikleri Uzmanından Sivil Savunma Uzmanına, Cem Yılmaz’dan, Athena Gökhan’a, Cübbeli Ahmet’den Hasan Kaçan’a kadar bir çok farklı konuda uzman, Kanaat Önderi 23 Haziran İstanbul Seçimini yorumladı.
 
Peki sonuçlar neden başta Cumhur İttifakının büyük ortağı AkPArti olmak üzere, Maneviyatçı, Mukaddesatçı, Milliyetçi camianın beklediğinden çok farklı şekilde oluştu ?
 
Yani bu sonuç nasıl analiz edilmeli ki, İstanbul halkının verdiği garip mesaj doğru anlaşılabilsin !
 
Bu kadar her halttan anlayan “uzman”ın bile anlayamadığı ve bizlere bir türlü anlatamadığı İstanbul semalarında esen basİT Sosyoloji neydi ?
 
Bu uzmanların bile doğru anlayamadığı “sosyal sapma” ları biz nasıl anlayacaktık ?
Anlayamayacaktık ki zaten bugüne dek anlamamışız da…..
 
Evet ben kendi adıma biraz cesaret gösterip itiraf ediyorum, anlamamışız ! 
 
Bu gerçekleri görünce keşim açıldı ve bir Analiz de ben yapmalıyım diye düşündüm, bakın neler buldum  !
 
Evet, İstanbul halkının yüzde 54'ü'nü biz anlayamamışız !
 
Meğerse onlar bize şöyle demişler ;
 
Bize "Tüneller-Kavşaklar-Metrobüs-Marmaray-Yeni Köprüler-Yol-Su-Elektrik-Ulaşım-Temizlik-Düzenli çöp toplama-Doğal gaz falan lazım değil !
 
Dünyanın en büyük havaalanı,
Dünyanın en yüksek köprüsü,
Denizaltından geçen 2 katlı raylı ve arabalı yeni tünel,
Sayısız ucuz sosyal tesisleriyle Beltur,
Bedava Üniversite bursları,
Bedava İsmek kursları,
Bayramlarda bedava köprü geçisi,
Bayramlarda bedava otoyol kullanımı,
Milyonlarca yaşlı insanımıza bedava ulaşım hizmetleri,
Daha sayamadığımız bir sürü bedava sosyal hizmetler,
Düzenli, temiz, modern bir şehir lazım değilmiş meğer !
 
Bize Darbecilerle mücadele, Pkk'yla mücadele, Fetö'yle, Dhkpc'yle, Işid’le mücadele falan, lazım değil demişler !
 
Hiçbirimizin görmediği “Duştan çıkan kıza fısıldayan adam” ların S400’ler için söyledikleri gibi, dünyanın en güzel en önemli konumundaki İstanbul’u, çağları birbirinden ayırdığı yetmemiş gibi bir de iki kıtayı birbirinden ayıran bu güzel İstanbul’u korumak, o kadar da önemli değil demişler…
 
E peki “aslında” bize ne demişler ;
 
Bize demişler ki ;
 
Nurettin Sözen dönemindeki gibi Çöp dağları olabilir ne gam,
Ergun Göknel/Shp/Chp'yle birlikte İstanbulluyu soyup soğana çeviren bir İski,
Homurdayan ama bir türlü musluklardan akmayan sular olsa ne yazar,
Kafasına göre gelen-gelmeyen-gelse de oturacak yer olmayan  otobüsler,
Yapılmamış veya yapımı yarım kalmış kavşaklar,
Günün 12 saati tıkanan yollar, keşmekeşe dönmüş bir trafik,
Ortalama 1 saatte b..k kokuları eşliğinde geçtiğimiz bir Haliç köprüsü,
Dünyanın parasına ancak çay ve tost yiyebildiğimiz Belediye Turing tesisleri,
Kandil'den gelen Teröristlerin Müdürlük yaptığı Belediyeler,
Vatan Hainlerinin memur gibi maaşa bağlandığı çiftlik gibi Belediyeler,
2-3 yıl öncesine kadar Diyarbakır'da, Tunceli'de, Van'da olduğu gibi "gündüz işçi-gece terörist" bebek katillerinin şehrimizi tarumar etmesini istiyoruz,
sanki aynen böyle demişler !
 
2016'da olduğu gibi Belediyeye ait iş makineleriyle hendekler kazılıp kurtarılmış bölgeler kurulmasını, Devletin Askerini-Polisini-İşçisini-Öğretmenini-Kaymakamını-Savcısını-yolda yürüyen vatandaşını öldüren,
Belediye Başkanının ailesinden olduğu için kolayca heryere girip masaların altına bombalı tuzak kurarak insanlarımızı öldüren Bölücü Hainlerin, Belediye görevlisi sıfatıyla gizlenerek bu işleri yapmasını istiyoruz,
demişler sanki !
Birkaç Rock’n Coke Çadırı, birkaç Gezi, birkaç kasa da Bira olsun yeter demişler !
 
Biz anlayamamışız ey millet…
Anlasak da yapmazdık zaten...
 
Bir an için “yahu onlar da anlayamamış olabilir mi” diye düşünen olabilir !
 
O zaman derim ki,
iyi de aylar boyunca hergün medyada ve sosyal medyada gördük-seyrettik,
milyonlarca kez paylaşıldı ve tescillendi tüm bunlar,
muhataplarına/müttefiklerine malum Aday/Başkan’a da defalarca soruldu üstelik…
 
Bir tanesi delikanlı gibi “kimsiniz ulan siz Şerefsiz Teröristler, sizin de destekçilerinizin de vereceği oylara tüküreyim, Pkk’dan da Fetö’den de destek istemiyorum, nalet gelsin” dedi mi, biz mi duymadık ?
 
Hayır böyle demedikleri-diyemedikleri gibi, tıpkı Ankara gibi, bilinçli yüzde 54+yüzde 46 garibim İstanbullu beklediğinin aksine kodesteki bazı Pkk elebaşlarının “suçunu bilmemesine rağmen çizgisini çok beğenen” bir Başkana sahip olacağını Seçimden önce açık-seçik öğrenmiş oluverdi, ve tüm bunları bilerek kararını verdi !!!
 
Dolayısıyla, artık kimsenin “Salağa Yatacak/Ölü Numarası Yapacak” bir mazereti olamaz !
Herşey gerçek, herkes gerçek, tüm bunları canlı yayınlarda aylarca seyrettik.
 
Yani şunu söylersek abartmış olmayız,
ülkemizde ve dünyada ne kadar Vatan Haini-Türkiye Düşmanı Pkk’lı, Dhkpc’li, Fetöcü Terörist varsa açık-seçik bu mesajları "talimatları" verdi !
 
Hatta, bazıları taa Kandil’den parmağını sallayarak keskin bir tehdit diliyle isim vererek, dahası parti ve “şahıs” ismi vererek bunları saydırdı !
 
Ve hatta, Pkk’nın Siyasi kanadının Devletimizden Milletvekili maaşı alan Genel Başkanıyla yardımcıları, keza Fetö’nün müebbet cezası almış Vatan Haini kaçakları kameralar önünde defalarca bu anlaşmadan bahsedip durdular ki bu hafta bile “Tbmm kürsüsünde bir Pkk Sözcüsü” bu diyeti tekrar hatırlattığında ne yazık ki malum zevat ve malum çiçeği burnunda Başkan konuya Fransız kalmayı yeğlediler !
 
Şu ana dek bunlara yüksek sesle itiraz eden birini görmek mümkün olmadığına göre Analiz sonucu olarak durum şöyle açıklanabilir ;
 
İstanbul halkının kahir ekseriyeti, bu kararı özgür iradesiyle bilinçli olarak vermiştir !
 
Emeklisinden-gencine, ev hanımından-öğrencisine, mukaddesatçısından-milliyetçisine, işadamından-işsizine, burjuvasından-amelesine kadar birçok farklı halk katmanı, benim önceliklerim farklı, beklentilerim farklı, bakış açım farklı demiştir !
 
Lütfen hiçkimse bunu “iyi/kötü-doğru/yanlış” diye sorgulamasın, hiç yargılamasın !
 
Örnekler, Ana kütleler, Parametreler bunlardır ve istatistiksel sonuçlar da bunlar !
 
Peki olan-oldu da bu gerçekler ortadayken 5 yıllık bekleme süreci de cepteyken AkParti ne yapmalı ?
 
Bakınız burası ÇOK ÖNEMLİ “Marifet iltifata tabidir” aslında olması gereken de buydu ama bu saatten sonra AkParti İstanbul’a 10 tane daha köprü yapsa, 5 tane daha Marmaray yapsa, Doğalgazı ve Suyu her eve bedava verse, Aylık Akbil ücretini 5 TL’ye düşürse bile malum yüzde 54 İstanbullu bunlardan pek etkilenmeyecektir !
 
Etkilense de bunu tutacak Sevgi Yumağı Başkanın getirdiği rüzgarlara yoracaktır !!!
 
Ne yaparsanız yapın, malum yüzde 54’ün en az yüzde 45’i bu kanaatte sabit kalacaktır !!!
 
Hatta, 31 Mart’tan 23 Haziran’a “beceriksizce” devşirdiğimiz süreçte, yanlış adamlar seçerek kendimizi yanlış ifade etttiğimiz gibi ve fakat 25 sene boyunca yapılan onca hizmeti de başkası yapmış gibi “madem yapacaktınız bugüne dek neden yapmadınız” mealinde 23 Haziran tipinde “sosyal reaksiyonlara” muhatap olabiliriz !
 
O halde ???
 
Bırakalım, devrim gibi hizmetleri “söz verip taahhütte bulunan ve ödüllendirilenler” yapsın !
 
Hiçbirşey yapmadığı halde “sadece konuşarak” Sevgi Pıtırcığı Oskarı” nı alanlar şovunu sergilesin !
 
Herşeyi en iyi bilen, herkesi hizaya çekebilen, istediğinde teşekkür eden, istemediğinde ceza kesen, son derece bilinçli yüzde 54’lük İstanbul Seçmeni kime görev verdiyse ondan hizmet alsın !
 
Aaa, biz böyle yaparsak millet ne der ?
 
Yahu millet senin ne yaptığına değil, ne gösterdiğine bakıyor, onlar ne yaptılar da bu ödüle hak kazandılar ?
 
İktidar sende, güç sende, yetki sende, millet senden hizmet değil de şov yapmanı istiyorsa lisan-ı mucibince yap gitsin…
 
                                    “mesele hizmet değil sen hâlâ anlamadın mı” 
 
Bu rövanşistlik mi, seçmeni karşımıza mı alırız, hayır ne münasebet, malum yüzde 54 İstanbullu Seçmen gayet bilinçli bir şekilde 23 Haziran’da kararını vermiştir ve her biri kendine göre haklıdır, eleştirilebilir ama kabul etmek durumundayız, nokta…
 
Demokrasi böyle bir rejim çeşidi, hakkı teslim etmedi dersiniz, yanlış yaptı dersiniz, Şizoid korkularla hareket etti dersiniz, doyumsuz, hedonist, nankör dersiniz, nefsani hareket etti dersiniz, ne derseniz deyin reel durumu ve sonucu değiştiremezsiniz !   
 
Buradan önemli bir ders çıkartabilirsiniz, çıkartmalıyız da, nasıl mı ?
 
Madem ki marifet/iltifat denklemindeki gibi sonuca etki eden şeyler arasında ;
 
sizin ne hizmetler yaptığınız-ne kadar çalıştığınız-eski ve kötü olanı yıllarca gece gündüz çalışarak daha iyiye daha güzele nasıl çevirdiğiniz-insanların huzuru rahatı-konforu için bugüne dek kimsenin yapmadıklarını nasıl yaptığınız gibi eylemler yeralmıyor, bunlar hiç dikkate alınmıyor ve buna karşın adeta sırf birileri cezalandırılsın/kısıtlansın diye karşı taraf bireysel düşüncesiyle tüm bu hizmetleri dikkate almadan belli nefsani düşüncelerle hareket edebiliyor,
e tamam işte sizde öyle yapın !
  
Nefs’i terbiye etmenin en kolay yolu nasıldı, meşhur misali hatırlarmısınız, rivayet olunur ki, Cenâb-ı Hak nefs’i yaratınca o’na sorar ;
“Sen kimsin, ben kimim”
Nefs cevap verir “Sen sensin, ben de benim”
Cenâb-ı Hak, kendisini var eden Rabbini tanımak istemeyen nefs’i, ceza olarak bin yıl ateşte yakar. Bin yıl sonra tekrar sorar ;
“Sen kimsin, ben kimim”
Nefs tekrar azgınca cevap verir “Sen sensin, ben benim”
Allah Teâlâ, bin yıl daha nefs’i ceza olarak yakar, tekrar sorduğunda yine aynı cevabı alır. Bu defa ceza olarak onu üç gün “aç” bırakır. Üç gün sonra nefs’e ;
“Sen kimsin, ben kimim” sorusunu sorunca nefs bitkin bir şekilde cevap verir:
“Sen Alemlerin Rabbi Allahsın, ben ise âciz bir nefsim”
 
Bu rivayette de görüldüğü üzere, “oruç” nefs’i terbiye etmenin en kolay yoludur.
O halde bırakalım, İstanbul’un nefs’i de bir 5 yıl oruç tutsun !
Birileri bunları yapar mı, yapamaz mı bilemem ama İstanbullunun yüzde 54'ü bu mesajı verdiğine göre anlasalar iyi olur…
 
Anlamamış olanlara, umarım 5 yıl sonra basİT bir projeyi nasıl bir fenomene çevirdiklerini hatırlatmak zorunda kalmam...
 
Yapman gerekeni vaktinde yapmazsan kaybedersin !
Risk alman gerektiğinde almazsan yine kaybedersin !
 
Bir Çin Atasözü der ki “Timsahın dişlerinden korkan Dalgıç, İnci yüzü göremez”