Bütün kahramanlar neden zemheride ölür ki?
Hem öyle böyle değil, ya kupkuru bir ayaz da kalkar cenazeleri ya metrelerce karda… O yüzden sanıyorum ağıtlarında ki tüyleri diken diken eden ‘hava’
İyi insanlar sadece iyi atlara binip gitmiyor sanki ruhlarını kar tanelerine teslim etmek için yarışıyor!
Bunu bağlayabileceğim hiçbir yer yok… Sebebini bilmiyorum çünkü…Ama öyle…
Ölümleri de aynı hayatları gibi… Fırtınalı, zorlu, engebeli…
…
Bildiğim tek şey; Dağlardan gemilerin yürütülmesinin kurtuluşa yetmeyeceği bir dünyada ve zamanda, gemilerin altından dağları yürüten bir nesil tek tek aramızdan ayrılıyor…
Son halka; Seyit Mehmet Buğa…
Niye geçemez onlar, ayazdan, borandan, kardan! O zamanda kalıverirler…
Yada kim bilir? Belki onlar devam ediyor. Kalan bizleriz… Zamana yenilen bizleriz belki kim bilir? Zamansızlığa gidenler onlar değil mi zaten...?
Her kış mutlaka ayırır bazılarını aramızdan…
Bir kişi ölür ve biz bazen bir eksilmeyiz sadece… Her birimiz bir eksiliriz… Bu kez tüm şehir eksildi…
İşte böyle bir ayrılıştı Seyit Mehmet Buğa’nın ayrılışı ve vedası…
…
Sadece eşi dostu, çoluk çocuğu, akraba hısmı, arkadaşları, davadaşları, fikirdaşları, kurduğu şirkette şu an yada bugüne kadar çalışıp evine ekmek götürenler, verdiği omuzla davasında ilerleyen insanlar değil bütün bir şehri yetim bıraktı bu ölüm…
Bütün ölümler ‘Zamanlıdır’ Görev ve yapılacaklar bitince yürür İnsan ‘Sonsuzluğa’
Bunu en iyi bilen insanlardan biriydi Buğa…
…
Çok az insanın ‘Hak’ için bir şeyler yapabildiği zamanlardan geliyordu…
‘Güzellikleri’ çok az insanın konuşabildiği zamanlardan…
En çok ta Lisan-ı haliyle anlattı tarihin en eski ve asla eskimeyen ideolojisini… Bu sebeple sanıyorum bugün, Açtığı yolda yürüyen milyonlar, kurduğu şirketlerde çalışan binler ve Onu özleyecek olan bir şehir var…
Her şeyin ‘Dilde’ kaldığı zamanların çocuklarıyız biz… Allah ve Resulü ‘Hal’le anlatan biri en büyük ‘Kahraman’dır bize bu yüzden…
Tıpkı Seyit Mehmet Buğa gibi… O’da bu davanın kahramanlardan biriydi…
İnsanın, insanla, parayla, mal ve mülkle olan imtihanını kendi lehine çevirebilmeyi başarmış kahramanlardan… İmtihan için önüne konan argümanları sevap bahanesi yapabilmiş bir kahraman…
Aynı yolun yolcusu tüm kahramanların imrenerek bakacağı bir kahramandı O…
Allah rahmet eylesin…
…
Enes bin Malik anlatmış: “Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Selem) yanından bir cenaze geçti. Sahabeler bu cenazeyi hayırla anıp övdüler. Rasulullah (SAV) ‘Vacip oldu’ dedi. Sonra başka bir cenaze daha geçirildi. Sahabeler bu cenazeyi de şer ile anıp kötülediler. Rasülullah (SAV) yine: ‘Vacip oldu’ dedi. Bunun üzerine Ömer (RA): Ne vacip oldu? diye sordu. Rasulullah (SAV):‘Önce geçen cenazeyi hayır ile anıp övdünüz. İşte ona cennet vacip oldu. Sonra geçen cenazeyi şer ile anıp kötülediniz. Ona da cehennem vacip oldu. Çünkü sizler yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz’ buyurdu.”
Sanıyorum ‘Sizler’ diye hitap edilen sadece o sırada orada bulunanlar değil diğer tüm insanlar…
Peki koskoca bir şehir bir insan hakkında aynı güzel duyguları paylaşıyorsa…
Tanıyan, tanımayan herkes onun hakkında aynı güzel şeyler söylüyorsa…
‘Bundan daha güzel bir ölüm yoktur’ sanırım…
Bize de haklarımızı helal etmek vacip oldu…