Bir kitap beni nasıl değiştirebilir ki diyorsan elindeki kitaba bak o da bir zamanlar odundu. Bazı kitaplar tadılmalı bazıları yutulmalı bir kaçı da ağır ağır çiğnenmeli ve sindirilmelidir.
O kadar güzel söz var ki kitap okumayla alakalı, yazılsa destan olur. Bu hafta İslam âlimlerinin kitap okuma sevdasından söz edeceğiz. Günümüz insanının bir ömür okumaya güç yetiremeyeceği kitabı onlar gece uykularını feda ederek bir yerden bir yere giderken yazmışlardır. Örneğin Fahreddin Razi, sadece tefsire dair 12 bin sayfa eser yazmıştır.
Yavuz Sultan Selim Han o kadar çok okurdu ki, bazı geceler sabahlara kadar okur, gözleri kan çanağına dönerdi. Günde sekiz saat okurdu. Mısır seferine giderken üç katır yükü kitap götürmüştü. Yavuz Sultan Selim’in dostu Hasan Can diyor ki: “Gözünden kitap hiç gitmezdi. Daima okurdu, uykuya ve yemeğe rağbet etmezdi. Çok yemez ve çok uyumazdı.”
Kâtip Çelebi, bazen bir kitabın üzerinde kendisini unutur ve odasında güneşin batmasından doğmasına kadar mum yanardı ve hiç usanmazdı. Bu durumu kendi şöyle ifade etmiştir: “Mumlar tükenir, güneş doğar, ben hala okurdum. Gözüme uyku girmezdi.”
İsmail Hakkı Bursevi, mum ışığında 106 eser yazmıştı. Avrupalılar bu eser bir ömre değil beş ömre sığmaz. Bu kitaplar üç yüz yılda yazılamaz, demiştir.
Marifetname yazarı İbrahim Hakkı Hazretleri, okurken yemeyi içmeyi bile unuturdu.
Ahmet Mithat Efendi, ekmek parasını kitaba verir, pek çok okurdu. Okumaya düşkünlüğü onu ayaklı kütüphane ve Türk milletinin hacei evveli yapmıştı. 226 kitap yazmıştı.
Ünlü İslam âlimi ve müfessir Ömer Nasuhi Bilmen diyor ki: “Küçük yaşlarımda elime geçen eserleri bir gecede okuyup bitirirdim. Gözlerim kan çanağına döner, sıhhatim bozulurdu. Annem gecenin geç saatlerinde gelir, islenmiş lambanın camlarını siler, bazen de artık yat diye söndürürdü.
Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken okurken ayaklarını su dolu bir kovaya sokar. Sabaha kadar okurdu.
İmam Malik Hz. tuvalette geçen zamanına acıdığı için üç günde bir defi hacet yapacak şekilde yerdi.
Prof. Dr. Seyyid Kutup, günde on saat okurdu. Kendi ifadesiyle: “Bu satırların sahibi, ömrünün kırk senesini okumakla geçiren bir insandır.” diyor.
İslam âlimleri, yeme, içme ve uyku ihtiyacı olmasaydı da bu zamanımızı ibadetle geçirseydik derlerdi.
Okurken uyumamak için çenesinin altına değnek yerleştirenleri, ensesine sıkılmış kar koyup okumaya zorlayanları düşününce hobi olarak kitap okuyorum diyen bir gençlik ister istemez insanı düşüncelere sevk ediyor.
Saliha Erdim der ki: “Hayır hobi için okunmaz. Okumak yemek, içmek, uyumak gibi bir ihtiyaç olduğu için yapılması insani bir zaruret, elzem bir ihtiyaçtır.” Şüphesiz okumadan geçirilen bir gün yitirilmiş bir gündür.
Okumaktan bahsedip de Cemil Meriç’in ismini zikretmesem olmaz. Öyle ki evine yemek masası alacak kadar parası bile yoktu. Eline azıcık para geçince hemen kitap alırdı. Bir gün, yemeğe misafirleri geldi. En kalın ansiklopedilerini üst üste koymuş üzerine bir örtü sererek yemek masası yapmıştı. Okumaktan gözleri tamamen kör olduğunda ise merhum, “Paris’e gitmeyi çok istiyordum. Bir gün Paris’e gittim; ama Paris evde yoktu.” demiştir. Okuyamayacak kadar kör olduğunda ise öğrencilerini çağırır onları düzenli olarak okutur, dinlerdi.
Onun okumak hakkında en sevilen sözlerinden biri ise: “Kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim.”
İnsanoğluna Rabbi tarafından mutlak surette sorulacak olan, nereden geldin, nereye gidiyorsun, malını nerede harcadın, bu alemde asıl vazifen ne idi…gibi sorulara doğru cevapları verebilmek için illa ki okumak gerek.
Neticede çok yiyen mide fesadına uğradığı gibi, ne olduğu bilinmeden hayırlı hayırsız demeden okunan her türlü kitap da bizi zihin fesadına uğratır. Nasıl ki bal arısı her çiçeğe konmaz ise, balını işine yarayacak kaliteli çiçeklerden alan arı misali zihnimizi kaliteli kitaplarla faydalı eserlerle dolduralım. Hakkı batıldan ayırmak için, uyumak değil uyanmak için okuyalım.
Hakkı okuyanlardan olmak duasıyla. Esen kalın