Seçim maratonunda artık son düzlüğe girdik. Günleri sayıyoruz. Sonucu öngörebilsek de temkinli olmakta fayda var. Türkiye sıradan bir ülke olmadığı için yapılacak seçim de sıradan olamıyor. Bir dönem A partisi yönetsin, bir dönem B partisi rahatlığında bugüne kadar olmadık, bundan sonra da olmayız. Çünkü biz tarihimizin, potansiyelimizin farkında olmasak da çekinilen bir ülkeyiz. Bu yüzden bizi kendi halimize bırakmak istemiyorlar. Dış basının seçimle bu kadar yakından ilgilenip, köprüden önce son çıkış olarak görmesi falan boşuna değil. Günübirlik ekonomik göstergelere göre verilecek karar ülkemizin mutlaka zararına olacaktır.
Savaşa gitmiyoruz, altı üstü bir seçim yapacağız, ülkeyi beş yıl kimin yöneteceğine karar vereceğiz diyen, tatlı su aydınları, tuzu kurular var(!) Elbette savaşa gitmiyoruz ama seçimin sonucuna göre beş yıl sonra bambaşka bir Türkiye ile karşılaşabiliriz. Ülkemiz yol ayrımında yıllarca emek verildi, hasat zamanı yaklaşıyor. Önümüzdeki beş yılda ya verilen emeğin karşılığını almak için hasat yapmaya başlayacağız ya da hasat zamanı yakılan tarlalara şahitlik edeceğiz. Bir anda yüzde yüze yakın değişecek iç ve dış politika görebiliriz. Son yıllarda gerek bölgesel gerekse de küresel anlamda elde ettiğimiz birçok kazanımdan gönüllü olarak vazgeçilecek. Bize inanan, güvenen, Türkiye yanımızdaysa sorun yoktur diyen insanlar yüzüstü bırakılacak.
Kılıçdaroğlu geçen gün hayatımın en büyük projesi diyerek açıkladığı Türkiye’yi Türk dünyasıyla buluşturma projesinde nedense Azerbaycan unutulup, rota İran üzerinden çiziliyor. Kılıçdaroğlu’nun yolunda Tebriz ve Tahran olmak üzere İran’da iki durak var. Azerbaycan’ın ismi bile geçmiyor. Türk Devletleri Teşkilatı diye bir kuruluş yokmuş gibi davranabiliyor. Karabağ zaferinin ardından Türkiye ve Azerbaycan’ın açılmasına uğraştığı Zengezur Koridoru’ndan rahatsız olduğu belli oluyor. İran ve Ermenistan’ı memnun edecek bir güzergâhın çizilmesi ne ile açıklanabilir. Her şey bir yana sadece bu projesi bile seçilmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir dış politika izleyeceğine örnektir.
Dedikodu değil bizzat Kılıçdaroğlu kendisi anlatıyor. Normalde gündem olması gereken, seçimin gidişatını doğrudan etkilemesi beklenen bir açıklama arada kaynayıp gitti. Çünkü yoğun bir mühendislik eseriyle yıllardır uğraşılarak insanların zihni bulandırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan nefretiyle hipnotize edilen kitle elbette bu açıklamayı da duymazdan geldi. Onların gözünde Van’daki miting tarihiydi. Çünkü sadece kalabalıkla ilgilendiler. Ne kalabalığın elindeki HDP bayraklarını gördüler ne de dillerindeki PKK’yı destekleyen sloganları duydular. Seçime kadar her şey mübah anlayışının bizi götüreceği yer hiç de hayırlı olmaz. İnşallah o günleri görmeyiz.
Bugüne kadar gözü kapalı, takım destekler gibi bir partiyi, siyasi lideri desteklemedik. Övdüğümüzden fazla eleştiriyoruz, zaman zaman bu eleştirilerimiz tepki de çekiyor. Ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıları görüyoruz. Fakat olaya biraz yukarıdan bakmak gerekiyor. Bazı şeyler çabuk unutuluyor. Bin bir emekle elde edilmiş kazanımlar sanki ezelden beri varmış gibi görülebiliyor. Anlayabilecek potansiyeli olanlara bunları anlatmalıyız. Diğer türlü işi takım tutma seviyesine indirene ne anlatsanız boş. Et fiyatı, soğan fiyatı elbette önemli. Lakin çözülemeyecek şeyler değil. Öte yandan gerek içeride gerekse de dışarıda elde ettiğimiz bir kazanımı kaybedersek geri dönüşü olmayacaktır. Biz olaya böyle bakıyoruz. Bazıları eğitim hayatında, kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasını, insanların kıyafetleriyle, saçı sakalıyla uğraşılan günlerin geride bırakılmasını basit görebilir. Onca yılın hayali Ayasofya’nın açılmasını bile küçümseyebilir. Bunların yanında daha sayılabilecek onlarca kazanım, yatırım var. Fakat görmek istemeyene ne söylenebilir ki?
Boş yere bir seçimden daha fazlası demiyoruz. Dünyanın gözü kulağı ülkemizin üzerinde. Millet ittifakını destekleyen insanları kırmamak için farklı bir üslupta konuşmak istemiyoruz. Sadece biraz yakın tarihe baksınlar yeter. Osmanlı’nın son yıllarına, AK Parti iktidarından önceki dönemde ortalama her on yılda bir yaşanılan darbelere, ekonomik krizlere… Yeni dönemde yapılan hatalardan ders çıkarmış, daha dinamik bir hükümet göreceğimizi söylemek için de kâhin olmaya gerek yok. Artılar, eksiler ortada son söz elbette milletin.