Bir sandalye çektim zor günlerin altına

Ömer Kocabaş

En başta belirtelim başlığı oluşturan dize İbrahim Tenekeci’ye ait, Üzülmedim Diyemem şiirinden. Ülkenin içinden geçtiği süreçte bazılarının tavrını, davranışlarını görünce insan ister istemez bir yılgınlığa düşüyor. Ruh halimiz umursamazlık değil de elden bir şey gelmemesinin çaresizliği…

Siyaset ve ekonomi üzerine yazmak en sevmediğim konular. Fakat gündem hararetli olunca ister istemez bir şeyler yazmak gerekiyor. Yazıyoruz da ne oluyor? Orası meçhul. Son bir birkaç aydır neredeyse ara vermeden ekonomi üzerine, daha doğrusu fırsatçı esnaf müsveddeleri hakkında yazdık. Değişen ne oldu derseniz tabi ki hiçbir şey. Tam tersine her gün yeni ibretlik örneklerle karşılaşmaya devam ediyoruz. Şimdi de okulların açılmasını fırsat bilip oradan yürürler. Çünkü fırsatçılığın ve yüzsüzlüğün bir sınırı yok... Bizim ki Fuzuli’nin  “Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil” hesabı bir işe yaramasa da tavrımızı ortaya koymak. Üzerinden rant elde edilen ürünler, rantçılar belliyken yetkililer bile havanda su dövmeye devam ediyorsa bizim elimizden ne gelir ki(!) İmtihan günlerinden geçiyoruz, kimin ne olduğunun anlaşılacağı, kimlerin sınavı geçip, kimlerin kalacağı günlerden.

Böyle zamanlarda insan her şeyden uzaklaşıp, farklı meşgalelerle ilgilenmek istiyor. İyi bir şiir, iyi bir şarkı biraz olsun kafamızı dağıtmaya ya da tam tersi iyice dağılmış kafayı toplamaya vesile olabilir. Borsayı, döviz kurlarını, siyasetin kısır çekişmesini bir kenara bırakıp bütün bunlardan bir hafta uzaklaşabilsek eminim bambaşka insanlar olabiliriz. Lafla çok şey kolay, mesele uygulayabilmekte.

 Ne kadar konuşsak, ne kadar kafa yorsak elimizden bir şey gelmeyecek meseleler yerine ibadet edip, ülkemizin geleceği için dua etsek daha faydalı olmaz mı? Bu önerim yanlış anlaşılmasın bütün sorumluluğu hükümetin ve yetkililerinin üzerine bırakıp, bizim aklımız ermez deyip kuru kuruya bir teslimiyetten bahsetmiyorum. Yaşanılan süreci, bunun sorumlularını elbette sorgulayarak, elimizdeki yaptırım gücünü uygulayıp, sonrasında yapılacak ibadet ve duadan söz ediyorum.

Kişisel olarak hayatımızı sorgulayarak belki bir yerden başlangıç yapılabilir. Yolumuz, istikametimiz nereye doğru. Yaşanılan süreçte bizim payımız ne kadar. Zamanında ne yapsaydık bu günleri yaşamazdık, bundan sonrası için neler yapabiliriz. Lakin meselelere sadece ekonomi penceresinden bakmamak lazım. Yoksa konforunu yaşarken ses çıkarmayanların, bugün biraz zora düşünce hükümetin ne kadar kötü yönettiğini(!) keşfetmesi gibi saçma bir aydınlanma yaşayabiliriz… Ağustos böceği misali hiç kış gelmeyecekmiş gibi yaşayınca şaşırmamız normal. Bundan sonrasında önlem alıp, kışı hastalanmadan geçirmeye bakalım.

Yazıyı şiirle açtık, şiirle kapatalım. Nuri Pakdil’in şu dizeleri içinden geçtiğimiz süreci anlatıyor: “Sözümüz eksik, hayatlarımız yarım, / Kalbimiz sallanıyor içimizde, / Direnmeye hazır hayatlar ver bize Rabbim.” Âmin…