Bir Ramazan’ı daha geride bırakıyoruz. Daha dün denecek kadar kısa bir zamanda, büyük bir sevinçle: “Merhaba ya Şehri Ramazan Merhaba” diyerek karşıladığımız, Şehr-i Mübarek’i büyük bir hüzünle, “Elveda ya Şehri Kuran elveda” diyerek uğurluyoruz. Mahzunuz çünkü Ramazan gibi rahmet, hidayet, mağfiret ve bereket ayı bizlere son günlerini yaşatmaktadır. Diğer taraftan sevinçliyiz çünkü neşe, huzur, sevinç günü olan Bayram gününü karşılamanın gönül huzurunu yaşıyoruz. Ramazanın o mübarek atmosferine tekrar kavuşmak için tam on bir ay bekleyeceğiz.
Özellikle pandemi döneminde kısıtlı olan teravih ve toplu iftarların yasak olması Ramazanın uhrevi havasını yaşamamızı engellemişti. Bu sene yasakların da kalmış olması şehrimizde farklı bir Ramazan atmosferi oluşturdu. Konya’da bu sene hemen her gün değişik noktalarda kardeşlik sofraları kuruldu. Bu sofralarda dostluklar ve akrabalıklar pekişti. Bu sofralar kimi zaman öğrencileri, kimi zaman yetimleri, kimi zaman da varlıkları bizler için bereket kaynağı olan huzur evlerinde kalan yaşlılarımızı ağırladı. Evlerimizde iftara misafir, camilerimizde teravih ve mukabele heyecanı yaşandı. Hep birlikte saf tutup secdede buluşurken ellerimizi semaya kaldırıp Rabbimize arzımızı dile getirdik. Mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimiz için yardım tırları peş peşe yollara revan oldu. Mazlum ve mahzun İslam beldelerinde kardeşlik sofraları kuruldu. Gıda kolileri hüznü sevince çevirmek, gözlerden akan yaşı sevince dönüştürmek için dolduruldu. Bayramlıklar sevincin zirveye tırmanması için özenle paketlendi. Bir yandan Diyanet Vakfı’mız Kızılay’ımız diğer yandan değişik vakıf ve derneklerimiz Ramazan heyecanının tüm İslam beldelerinde yaşanabilmesi için adeta birbirleriyle yarıştılar.
Diğer bir güzellik de Ramazan, bizim için bir mektep olup irâde eğitiminin verildiği bir yer oldu. Gecenin bir vaktinde belki de uykunun en derin ânında uykudan Allah’a kulluk bilinci ile kalkıp, bir şeyler yiyip içtik; işte bu tam bir irâde eğitimidir. Kulluk bilincinin bir bakıma iradeye hâkimiyetidir. Diğer yandan sabır eğitiminin en güzel şekilde verildiği bir dönem oldu. Yemeden içmeden uzak durarak nefsimizi sabır imtihanıyla dizginledik. İmanın, ibadetin, güzel ahlâkın, ümmet bilincinin ve İslam kardeşliğinin pekiştiği müstesna bir zamanı olup Mü’minin bir yandan Rabbiyle olan bağını, diğer yandan kardeşleriyle olan ilişkilerini gözden geçirdiği bir nefsin eğitildiği muhasebe dönemi oldu.
Bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz ashabına şöyle seslenmiştir: “Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah bu ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, bu ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin ibadet ve hayır konusunda birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O halde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ’ya kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.” Bizler de bu düsturla Ramazanı şerif-i değerlendirmenin gayretinde olduk.
Ancak şunu unutmamalıyız ki her ne kadar ramazan ayı maneviyatımızın arttığı bir zaman dilimi olsa da kulluğumuzun son nefese kadar devam etmektedir. Allah Teâlâ’nın “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine kulluk et” hitabı gereğince kulluğumuzun bir ayla sınırlı olmadığının, ölüm vaktine kadar devam ettiğinin bilincinde olmalıyız. Ramazanda bazı meşakkatlere göğüs gererek ulaştığımız hâlet-i rûhiyemizi ve ibadet alışkınlıklarımızı devam ettirmeli, o yoğunlukta olmasa da kulluğumuzun gereği olan ibadetleri istikrarlı bir şekilde muhafaza etmeliyiz. Nitekim Peygamberimizin de buyurduğu gibi “Allah’a en sevimli olan ameller az da olsa devamlı olanlardır.” Ne mutlu Ramazanı hakkıyla yaşayıp ve yaşatanlara…
Şimdiden tüm okurlarımın Ramazan Bayramlarını tebrik ediyor daha nice bayramlarda birlikte olmayı Rabbimden niyaz ediyorum. Selam ve dua ile…