Konya Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü. Sadece ben değil yüzde 99’umuz bu kurumun ismini bir çırpıda hata yapmadan söyleyemez… Buram buram karizma kokan bu ismi biz söylemekte bile zorlanıyorken, kurumu bu denli karıştıran insanlar hiç de zorlanmamış gibi görünüyor.
İyi haber ama mal bulmuş mağribi gibi durup dururken sevinmek ya da sazanlık yapıp konuya direk atlamak istemiyorum ama kurumda eski yeni kime dokunsanız bin “ah” işitiyorsunuz. Yazmamak olmaz…
İstifa etmiş bırakın gereğini artık yetkililere diyorsunuz? İstifa etmedi kurul kararıyla görevden alındı diyorlar… Görevden alınışını bile kendisi bırakıyormuş gibi şova dönüştürdü diye şikayet ediyorlar…
Hakkını vermeniz gerek haklının diye yakanıza yapışıyorlar adeta…
İddiaları müthiş; kurum araçlarını kendi menfaatlerine göre kullanmak, kendi odasına, bina girişlerine, yemekhanelere, gereksiz harcamalar yapmak, İhale ile alınması gereken satın almaları bölüp doğrudan alım haline getirmek, firmalara fazla fatura kestirip aradaki farkı kayıt dışında tutmak, çalışanlara baskı ve aralarında ayrımcılık yapmak… Uzayıp gidiyor iddialar böyle…
Baskı o denli artmış ki, sağlık sorunlarının aslında bu işi yapmasına engel olduğunu kanıtlamak için eski müdürün sağlık raporlarına ulaşan çalışanlar var…
Ortada Teftiş Kurulu kararları var tüm yaşananlar belgeliyse kimse sümen altı etmez bu konuyu ama onlar, Eski Müdürü koruyan kollayanların kendi gelecekleri adına yaşananları unutturmak istemelerinden endişeliler… Birde yenilerin, eskilerin yolundan gitmesinden…
“Ortada sizin bahsettiğiniz bir şekilde suç varsa adalet bunun peşini bırakmayacaktır. Gerekli tüm tedbirler alınacak ve cezalar verilecektir. Daha ne bekliyorsunuz ki? ” demeye getiriyorum sözü…
-Haklı haksız, yalan yanlış her şey ortaya dökülsün…
-Yeni yönetim eskisinin emanetçisi olmasın ve her şeyin gün yüzüne çıkmasına yardımcı olsun…
-Onca uyarımıza rağmen bu anlayışa sahip ve destek çıkanlar ifşa edilsin…
-Suçlu herkes cezasını çeksin…
-Unutulmasın, Unutturulamasın…
Bu yeter diyorlar…
ESKİ TÜRKİYE ALIŞKANLIKLARI…
Mantığım ve duygularım bu noktada ciddi manada çarpışıyor.
Haberi müjde diye verdik bizde ama bana pek müjde hissi uyandırmadı…
Devletin kasasına girme ihtimali olan 13 milyar lira yanında bir o kadar da yüzbinler askere gitmediği için devletin kazanımı var biliyorum…
Ama yine de şu parayla askerlik işi hep rahatsız etmiştir beni… Vicdanımla mantığım arasında kalıyorum… Tıpkı bu bedelliden kendisi yada çocuğu yararlanmayan diğer 75 milyon kişi gibi..
Büyük çoğunluğun böyle hissettiğini de biliyoruz ama bazı önlemlerle vicdanları bir nebze rahatlatmak mümkün… Mesela bir aile geçindirmek ya da ana-babasına bakmak zorunda olanlar için bu gelecek paralardan pay ayrılması düşünülebilir… Geride kalanlara, asker dönüşüne kadar maaş bağlanabilirse herkesin vicdanındaki bu huzursuzluk giderilebilir belki… Şehit yakınlarına ve gazilere ikramiye de olabilir…
Ve daha bir sürü şey… Konunun muhatapları daha parlak fikirler üretebilir…
Kısacası orduevleri, törenler, kutlamalar ve askeri kılık kıyafet gibi gereksiz görülen tüm askeri harcamaların dışında, bu vatan için kan ve ter döken her birey ve ailesi içinde bir pay ayrılmazsa bu bedellerden “hak ve hukuk” söylemlerinin havada kalacak diye düşünüyorum. Aslında düşünmüyorum da hissediyorum diyelim. Yeter ki toplum vicdanı rahatlasın…
Bu his kıskançlık da olabilir, itiraf ediyorum… Bu kıskançlıktan 75 milyon kişi de az ya da çok bir şekilde pay alıyor… Çünkü manşetlerdeki, sosyal medyadaki “bedelli hayırlı olsun” diye atılan sevinç mesajları bile bir şekilde “kıskançlık” kokuyor…
En büyük handikapta; bu saate kadar askerlikten kaçmayı ya da ertelemeyi başarabilmiş kişiler kanundan yararlanabilirken, karar açıklanmadan bir gün önce askere başlayan kişilerin kanundan yararlanamaması…
Tıpkı vergi taksitlendirmelerinde olduğu gibi, kurallara uyanların cezalandırılması geleneğinden bir an önce vazgeçilmesi gerek…
Yeni Türkiye bunu gerektirir diye düşünüyorum… Çünkü “yarım hak ve yarım adalet” bir eski Türkiye geleneği…