Nihayet hayat normale dönüyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Koronavirüs kısıtlamaları hakkında hepimizin beklediği kararları açıkladı.
1 Temmuz'da başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamaları tümüyle kaldırıldı. Kamuda mesai saatleri normale dönerken, seyahat kısıtlaması da kaldırıldı.
Aslında beklenen oldu. Çünkü şu anda uygulanan gevşeme kuralları zaten diğer kısıtlamaları çok da anlamlı kılmıyordu.
Mesela pazar günü sokağa çıkma kısıtlaması olduğu için insanlar tüm işlerini sadece cumartesiye sıkıştırıyordu ve çarşı, pazar, mağaza gibi yerlerde olması gerekenden çok daha kalabalık bir ortam oluşuyordu.
Ayrıca insan fıtratından mıdır nedir bilinmez ama yasaklar daima cazip geliyor. Boş kalsa sokağa adım atmayacak insanlar, pazar günü kısıtlama olmasına rağmen inadına kendini dışarıya atıyordu.
Dolayısıyla kısıtlamaların da bir anlamı kalmıyordu.
Öte yandan kamu kurumlarındaki mesai düzeni açıkçası vatandaşı mağdur etmeye başlamıştı. Çünkü birçok insan sabah erken saatlerde resmi işini halledip, dükkanını az bir gecikmeli olsa da açıyordu. Fakat saat 10’da öğle yemeği yemeye hazırlanan bir esnafın dükkanını kapatıp henüz mesaiye yeni başlayan resmi kurumlarda işini halletmesi çok verimli ya da akıllıca olmuyordu.
Bir de resmi kurumlarda mesainin kısa olması, işlerin halledilmesini geciktiriyor ve yoğunluk oluşuyordu. Bu durum da dosyaların sürekli bekletilmesine neden oluyordu.
Yani ortaya bir bürokrasi çıkıyordu.
Kamuda normal mesai düzeni aslında 1 Haziran’da alınmalıydı. Neyse ki vaka oranları gittikçe iyiye gitmeye başladı ya buna da şükür.
Eğer aşılama hızımız böyle devam ederse bayram sonuna sanırım virüs hayatımızın merkezinden bir tık daha kenarına itilmiş olacak. Gündemimizden çıkmasa da gündemimizde geri sıralara düşecek.
E haydi inşallah…
OKAY’A SAHİP ÇIKACAK KİMSE YOK MU?
Bu konudan nasıl bahsedeceğimi tam olarak bilmiyorum ama çok büyük bir üzüntü duyduğum önemli bir konuyu bugün köşeme taşımak istedim.
28 Ocak günü Konya’da, Karatay ilçesi Doğanlar Mahallesi Perçemli Sokak'taki müstakil evde bir yangın çıkmıştı.
Alevlerin arasında kalan minik Okay Yürür ve zihinsel engelli dayısı Yusuf Yürür bu cendereden kurtarılırken, anne Hülya Yürür de yanarak can vermişti.
Yaşanan bu elim olayı o günlerde biz de haber yapmıştık. Sosyal medyada konunun ayrıntısını belirterek üzüntülerimi de aktarmıştım. Hakikaten de inanılmaz derecede üzülmüştüm.
Kendi halinde yaşayan, şirin mi şirin bir aile o felaketten sonra adeta parçalanmıştı. Minik Okay’ın yaşadıklarını gördüğümde ise adeta içim parçalanmıştı.
Kafatasında, kollarında, yüzünde ve bacağında 3'üncü derece yanıklar oluşan minik Okay’ın, o felaketten bu yana tam 145 gündür Ankara Şehir Hastanesi'ndeki tedavisi devam ediyor. Okay hakkındaki son durumu anneannesi Demirören Haber Ajansı muhabiri meslektaşlarımıza anlatmış.
Anneannesi maalesef minik Okay için pek iyi haberler veremedi. Göz kapaklarını tam olarak kullanamayan Okay'ın tedavi sürecinde iki eli de bileklerinden kesilmiş. Annesini kaybedince eli, kolu, kanadı zaten kırılan minik Okay şimdi de ellerini kaybetmiş. Kafatasındaki yanıklardan dolayı büyük hasar gören Okay, şimdiye kadar hiç yoksa 17 ameliyat geçirmiş.
Kızı ve torunuyla aynı evde oturan anneanne Saniye Erkip de evinin kül olmasının ardından zihinsel engelli oğlu Yusuf Yürür ile birlikte evsiz kalmış. Anneanne, sürekli farklı kişilerin evinde kaldıklarını ve oğlu zihinsel engelli olduğu için artık kimsenin kendilerini misafirliğe kabul etmediğini söyleyerek ekliyor; “Başımızı koyacak bir oda olsa bize yeter bile. Allah, kimseyi evsiz bırakmasın”…
Amin…
Öncelikle Okay’ın ve sonra da anneannesi Saniye Erkip ile dayı Yusuf Yürür’ün sesi olmak adına bu konuyu gündeme getirmek istedim.
Biliyorum ki Konya çok yardımsever bir şehirdir. Konyalılar ise gönlü geniş, eli bol, cömert insanlardır. Buradan çağrı yapıyorum, lütfen Okay’a ve ailesine sahip çıkın. İmkanı olanlar bu konuya duyarsız kalmasın. Sevaptır…