İçinde bulunduğumuz toplum hep aynı nitelikteki fertlerden oluşmuyor. Kadınlar, erkekler, çocuklar, yaşlılar, hastalar ve en önemlisi öksüz ve yetimler.
Sahi "Yetim" sözcüğü sizin için ne ifade ediyor?
Sizce yetimlik nedir?
Çevrenizdeki yetimlerden haberdar mısınız?
Yetimler toplum için büyük bir imtihân vesilesidir.
Babası ölmüş ve henüz ergenlik çağına ulaşmayan çocuk demektir yetim.
Yetim ve öksüz Allah'ın emanetidir. Kul için imtihandır ve ne mutlu bu sınavı başarabilene! Hassasiyetlerimize tabi olmanın en hüzünlü halidir yetimlik.
Tüyü bitmemiş yetim hakkı...
En hassas olunması gereken hesap bu ve biz öylesine yitirdik ki bu duyguyu!
Dünya üzerinde en kirilgan şey bir yetimin kalbi olabilir ve çocuklar gülümsesin diye bir ömür feda edilebilir!..
Erdemli bir toplum olmak istiyorsak bu zayıf kesime sahip çıkmamız gerekiyor.
Yetimlik acınası bir durum olmaktan ziyade, hamilerine cenneti, Allah ve Resulüne yakınlığı kazandıracak bir ayrıcalıktır.
Bizim dinimiz yetimlere iyi davranılması, mallarının korunup gözetilmesi ve onların yetiştirilerek sahiplenerek topluma kazandırılması için gerekli tedbirleri almış ve bunlarla ilgili özel hükümler koymuştur. Hatta Kur'an-ı Kerîm'in 21 yerinde doğrudan veya dolaylı olarak yetimlerin gözetilmesi emredilmektedir.
Aynı coğrafyada yaşadığımız ama varlıklarından bi haber olduğumuz şefkat ve merhamete muhtaç boynu bükük yetimlerimiz bir yerlerde sessizce kaybolup gidiyorlar.
Anası-babası ölmüş, küçük yaşta ve bakıma muhtaç bir vaziyette kalmış, henüz kendisine miras kalan malı çekip-çeviremeyecek durumda ve çaresiz bir yetimin malını yiyenlerin bu dünyada olmayacakları gibi, öbür dünyada da büyük cezaya çarptırılacakları hükümlerle sabittir.
Yetim ve öksüzlerin malını ve canını korumak; beslenme, giyinme, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamak, şefkat dolu davranışlar sergilemek, sevgi dolu bir ortam hazırlamak, eğitimiyle ilgilenmek, dinî bilgiler vermek, güzel bir ahlâk kazandırmak bizim yetimlere karşı maddi ve manevi sorumluluklarımız arasında yer alır.
Yetimi himaye etmek ve yetimin başını şefkatle okşamak Peygamberimizin öğüdüdür. Yetim bir Peygamberin ümmeti, merhamet medeniyetinin çoçukları olarak her bir yetimin başını okşayabilmek niyeti ile...
Savaş, işgal, doğal afet ve çeşitli sebeplerden dolayı yetim kalan çocuklar pek çok tehlike ile karşı karşıya!
Ailelerini kaybeden, sahipsiz ve korumasız kalan yetimlerin çoğu İslam coğrafyası üzerinde bulunuyor.
İnsan kaçakçılığı, çocuk askerliği, çocuk işçiliği, organ mafyası, madde bağımlılığı, suç örgütleri, fuhuş ve dilenci şebekeleri bu korumasız çocukların karşılaşabileceği tehditlerden bazıları.
Misyoner kuruluşlar ise; sahipsiz kalan milyonlarca yetim çocuğa Müslüman ülkelerde bile ulaşıp onları kendi çıkarları için kullanıyor.
Bizlere emanet edilen yetimlerimizin istikbalde yaşayacakları her türlü olumsuzluğun omuzlarındadır.
Dünya genelinde 400 milyon yetim var. 100 milyon çocuk sokaklarda yaşamakta. Bu kadar çocuk bu şartlar altında himayesiz kaderlerine terk edilirken, aynı dünya tarafından 2,5 trilyon silahlanmaya ayrılıyor!
Hiç azımsanacak bir sayı değil!
Yetim ve öksüz çocuklarımıza sesleniyorum. Bu toplum, sizin anneniz ve babanız. Mensubu olduğumuz medeniyet ve din; yetimler ve öksüzlerle ilgili çok sayıda emirler içeriyor. Bizde toplumun ferdi olarak bu emirlere riayet etmek, yetim ve öksüzlerimizi korumakla yükümlüyüz.
Kendi çocuklarımızın hiçbir şeyini eksik etmiyorken, bize emanet edilen yetimlerin himayesine duyarlılık göstermek sadece bir çocuğun geleceğini kurtarmakla kalmayıp dünyanın geleceğine dair önemli bir yatırım olacaktır.
Ne mutlu bizlere ki; İslam Dünyası bundan böyle her Ramazan Ayı'nın 15. Gününü "Yetim Günü" olarak kutlama kararı aldı.
Bayrak inmesin diye düğünleri mahşere kalan, evlatları yetim dünyaya gelen, sevdaları yarım kalan, bizim çocuklarımız gülsün diye kendi çocuklarını yetim bırakmayı göze alan tüm yiğitlerimizin, şehitlerimizin mekânı cennet olsun! Selam, sevgi ve dua ile...…