Bir gün gelecek ve sen de yaşlanacaksın!

Mevlüt Gülçin

Büyük erdemdir yaşlılara hürmet…

Allah’ın canlılar için kainatta koyduğu kanunlardan birisi de her canlının kendi şartları dahilinde soyunu devam ettirebilmesidir. Bu sistem içerisinde yer alan canlılar hayata geldikleri zaman genelde güçsüz ve korunmaya muhtaçtırlar.

Canlılar doğduktan sonra gelişir, olgunlaşır, güçlenir ve nihayet yaşlanırlar.

Yaşlılık insanoğlunun aciz, ölümün muhakkak, Yüce Allah’ın baki ve kudretinin sonsuz olduğunun açık bir delilidir.

Nitekim Kur’an’da bu gerçeğe şöyle işaret edilmektedir. “Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını (gençliğini, güzelliğini) bozar, gücünü azaltır, beli bükük hale getiririz. Onlar bunu hiç düşünmezler mi? (Yasin Süresi, 68)

Şüphesiz ki, bugün gençliği, sağlığı, gücü kuvveti yerinde olanların bu özel nitelikleri ömür boyu koruyamayacakları açıktır. Öyle ise bizim de bir gün yaşlanacağımızı göz önüne alarak yaşlılara, özellikle ana babamıza, dede ve ninelerimize saygılı davranmalı, bu konuda çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olmalıyız.

Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) yaşlılara saygı gösterilmesi gerektiğine dikkat çekmiş, bir şey ikram edildiğinde ilk önce onlara teklif edilmesini ve her konuda yaşlılara öncelik verilmesini öğütlemiştir.

Küçüklere sevgi büyüklere saygı göstermeyenin olgun mümin olamayacağını bir hadislerinde şöyle ifade etmiştir. “ Küçüklerimize merhamet etmeyen büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Riyazü’s Salihin, Hadis No: 359)

Unutmayalım ki, yaşlılara saygı gösterip gönüllerini ve dualarını almalı, ihmal edilmemesi gereken dini bir vecibedir.

Yaşlıları ziyaret etmek…

Toplumu oluşturan fertlerin içerisinde bulundukları durum aynı değildir. Bunların kimi genç kimi yaşlı kimi fakir kimi zengin kimi sağlıklı kimi hasta, kimi kabiliyetli kimi değildir. Bu farklılıkların tabii sonucu olarak toplumda korunmaya maddi ve manevi desteğe özel ilgiye, sevgi ve şefkate muhtaç kimseler bulunmaktadır.

Yaşlılık nedeniyle çalışma gücünü yitirmiş kendi temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi zorlanan yardıma muhtaç yaşlı kimseler bulunmaktadır.

İnsanlar arasında sevgi, saygı, karşılıklı güven ve merhamet duygularının yeşermesinde birlik ve beraberliğin kuvvetlenmesinde yaşlı ve hasta insanlarımızın ziyaret edilerek görülüp gözetilmesinin önemi büyüktür. Bu aynı zamanda dini ve insani bir görevdir.

Bir hadis-i kutside şöyle buyurulur : “Benim rızam için birbirlerini sevenlere benim için bir araya gelenlere benim için birbirlerini ziyaret edenlere ve benim için birbirlerine ikramda bulunanlara sevgim vacip olmuştur (Muvatta, Şi’r, 16)

Yaşlı insanlar özellikle gençlerden ilgi, sevgi ve şefkat beklerler. Yaşılar ziyaret edildiklerinde toplum içerisinde yalnız olmadıklarını fark ederek geleceğe ümitle bakarlar. Duyarlı Müslümanlar olarak bizler de yaşlıları ziyaret edip hal ve hatırlarını sormalı, sevinç ve kederlerini paylaşmalı, güler yüzle ve tatlı sözle gönüllerini almalı, onların sık sık ziyaretlerine gitmeliyiz.

Dinimize göre büyük yaşlı ve yardıma muhtaç insanlara gereken ilgi ve önemli göstermek temel ahlaki prensiplerdendir. Bu aynı zamanda gelişmiş ve medeni toplum olmanın da en önemli şartıdır.

Yaşlıların duasını almak…

Yaşlılık insan yaşamının evrelerinden biridir. Yüce Mevla ömür verdiği sürece her insan yaşlılığı görecek; yaşamın bu son döneminde rabbine kavuşma vakti gelene kadar bekleyecektir.

Bugün çocuk veya genç olanlar bir gün gelecek ve yaşlanacaklardır. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz. (Gücünü azaltırız) Hala düşünmeyecekler mi? (Yasin Süresi, 62)

Yaşlılık insanoğlunun en olgun ve mütevazi dönemidir. Yaşlılarda yılların verdiği birikimle her türlü saygıyı hak eden, adeta birer tecrübe çınarıdırlar. Yaşlılara saygı göstermek onlara hürmet etmek, dinimizin en önemli gerçeklerindendir.

Nitekim sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) yaşlılara saygıda kusur edilmemesi gerektiğine dikkati çekerek bizleri uyarmıştır. Yaşlılarımız geleceğimize ışık tutan adeta birer deniz feneridirler. Onların görmüş geçirmişliği, fert ve toplumlar için en büyük hazinedir. Onlarsız bayramların tadı olur mu hiç? O, yıllara meydan okumuş eller öpülmeden, ağızlarından dökülecek hayır dualarını almadan yaşamın ne anlamı kalır? “Gidelim de ana babamızın hayır duasını alalım” sözü boşuna mı söylenmiştir? Hayatı onlardan daha iyi anlatabilecek, acıyı, sevgiyi onlar kadar iyi tanımlayacak ne vardır bu dünyada?

Onları sevelim, sayalım, hürmette kusur etmeyelim.

Böylelikle hem bu dünyada hem de ahirette mutluluğu yakalamış oluruz…