Arnavutluk'ta subay olan ve 90'lı yıllarda eğitim için Türkiye'ye gelen Şevket Balla, bir İzmirliye aşık olunca İzmir'e yerleşti. Burada Türkçe öğrenen Balla, Çameria Arnavutları Kültür ve Dayanışma Derneğinde Arnavutluk'tan göç eden çok sayıda isimle tanıştı. Geçen süre zarfında dernek üyelerinin talebi üzerine Arnavutça dili kursu vermeye karar veren Balla, bu zor dili öğretmek için bir kitap da yazdı. Balla'nın girişimi sayesinde uzun yıllar önce Arnavutluk'tan Türkiye'ye göç etmiş kişilerin torunları hiç bilmedikleri ata dilini öğrenmeye başladı, hiç görmedikleri akrabalarına ulaştı. Balla, "Bir dil bir insan, iki dil iki insandır" atasözünü hatırlatarak pek çok kavuşmaya vesile olduklarını belirtti.
"Bir kızla tanıştım ve hanım köylü oldum"
Hikayesini anlatan Balla, "Ben Arnavutluk'ta doğdum. Orada harp okulunu bitirdim ve subaylığa başladım.1994 yılında eğitim almak için Türkiye'ye geldim. Türkçeyi hiç bilmiyordum. Önce Türkçe öğrendim ve eğitim aldım. İzmir'de Eşrefpaşalı bir kızla tanıştım ve hanım köylü oldum. İzmir çok güzel bir şehir ve burada kalmaya karar verdim. Dernek üyelerimizin talebi üzerine 2012 yılından beri Arnavutça dersi veriyorum. Arnavutça dersi vermek zor olduğu için 2 yıl boyunca 4 saat evde çalışıp 2 saat ders verdim. Ardından Arnavutça öğrenme metodu üzerine bir kitap da yazdım" diye konuştu.
"Bir kardeş Arnavutluk'ta kaldı, bir kardeş Türkiye'ye geldi"
Arnavutların Balkan yarımadasında yaşayan bir topluluk olduğunu hatırlatan Balla, yıllar içerisinde meydana gelen göçleri ve ayrılan akrabaları şu sözlerle anlattı: "Arnavutlar Türkiye'ye ilk göçte, 1878 yılında "muhacir" adı altında geldiler. 1923'ten sonra mübadele zamanında ikinci dalga geldi. Üçüncü dalga ise 1950'den sonra oldu. İlk dalgada 400 bin kişi geldi. Bugün, bu 400 bin kişinin 7. nesli bu topraklarda yaşıyor. İkinci dalgada 1 milyon kişi geldi. Bugün 3., 4. nesil yaşıyor. Üçüncü dalgada da yaklaşık 1 milyon kişi geldi. Bu kişilerin de 1. ve 2. nesli bu topraklarda yaşıyor. Arnavut aileler, 1. ve 2. Dünya Savaşı'nda kaçmak zorunda kaldı. Bir kardeş Arnavutluk'ta kaldı, bir kardeş Türkiye'ye geldi. Arnavutluk'ta kalan kardeş, komünist sistemde yaşamaya başladı ve 45 yıl yurt dışına çıkamadılar. Görüşmek de yasaktı. Türkiye'ye gelen kardeş onlarla irtibat kurmaya çalıştı ama komünist sistem izin vermedi. Türkiye'deki kardeşin çocukları ve torunları sadece Türkçe öğrenmeye başladı. Arnavutluk'takiler de sadece Arnavutça öğrendi. 90'lı yıllardan sonra irtibat kurulmaya başlandı ama dil problemi yaşandı. İletişim kurmak için bu yüzden bu kurslar çok önemli."
"80 yaşındaki ağabeyini ölmeden önce görebildi"
40 öğrenci ile kursa başladıklarını, bugüne dek 400 kişinin Arnavutça öğrendiğini söyleyen Balla, "Örneğin bir öğrencim 70 yaşında Arnavutça öğrenmek istedi. Hiç iletişim kuramadığı ağabeyiyle görüşmek istiyordu. Kursta ders aldıktan sonra Arnavutluk'ta yaşayan ağabeyinin yanına gitti. 80 yaşındaki ağabeyini ölmeden önce görebildi. Bir başka kursiyer de akrabalarını buldu, onların evine gitti. Kursumuz sayesinde bu kavuşmaya vesile olduk. Bunun gibi pek çok örnek var ve bu yüzden çok duygulanıyorum. Türkiye'de bir atasözü var ve bu söz sadece Türkçede var. Bir dil bir insan, iki dil iki insandır. Bir dil öğrendikten sonra ikinci bir insan oluyorsunuz. Arnavutluk ve Türkiye kardeş ülkedir. İlişkileri güçlendirmek için dil çok önemli bir araçtır" ifadelerini kullandı.
"Aile bağları kopmasın diye Arnavutça öğrenmek istedim"
Kursiyer Figen Çelikkal, "1923'te dedem ve babaannem Arnavutluk'tan Türkiye'ye gelmiş ama kardeşleri, kuzenleri orada kalmış. Dedemler, babamlara dillerini öğretmiş ama bize kimse öğretmedi. Orada yaşayan akrabalarımızla iletişim kuramıyorduk. Babam da gitgide yaşlanıyordu. Aile bağları kopmasın diye Arnavutça öğrenmek istedim. Şu anda oradaki akrabalarımla sürekli irtibat halindeyim. Arnavutluk'a ziyarete de gittim. Ben de şu anda torunuma öğretmeye başladım" sözlerine yer verdi.
"Sosyal medya aracılığı ile onun çocukları ile ulaştık"
Müjde Yıldırım isimli kursiyer de "Benim baba tarafım 1878'de Türkiye'ye gelmiş ve Menemen ilçesine yerleşmiş. Anne tarafım da 1923'te Selanik'ten Menemen'e gelmiş. Çocukken hep Arnavutça dilini duyardık ama anlamazdık. Ben de emekli olduktan sonra merak sardım ve eylül ayından bu yana ilerleme kaydettik. Arnavutluk'ta sadece babamın halası yaşıyor. Sosyal medya aracılığı ile onun çocukları ile iletişime geçtik. Yavaş yavaş konuşmaya başlayabildik" dedi.
"Akrabalarımı buldum"
Kursiyer Aslı Kurt, "1923 yılında ailemiz Türkiye'ye göç etmiş. Dedem ve babaannem oradan geldiler ama Arnavutluk'ta kalan birçok akrabamız var. Onların yaşadıklarını biliyorduk ama irtibat kuramıyorduk. Aracı olacak kişiler de vefat etmişti. Bu kursta kendimizi ifade edecek kadar dil öğrendik. Bu sayede akrabalarımı buldum. Onları oğlumun düğününe davet ettim, evimde ağırladım. Ben de Arnavutluk'a gittim" diye konuştu.
"Arnavutça zor bir dil"
Kursta Arnavut vatandaşların yanı sıra Arnavutluk'la bağı olmayan kişiler de yer alıyor. Pınar Türkel, "Arnavut değilim ama kurumsal firmalarda çalıştıktan sonra daha sakin bir hayat yaşamaya karar verdim. Arnavutçayı hep öğrenmek istiyordum. Bu yüzden kursa yazıldım. Arnavutça zor bir dil ama öğrenmeye başlıyorum" derken, Deniz Sayit de "Özel sektörde çalışıyorum. Yurt dışı bağlantılı işler yapıyorum. Arnavut değilim, çevremde de Arnavutlar yok ama merak ettiğim için bu kursa geldim" diye belirtti.
Sevgilisi için dil öğreniyor
Nadir Öner isimli kursiyer, "Kursa eşimin önerisi ile başladım. Kültür alışverişinde bulunuyoruz. Derslerimiz çok güzel geçiyor. Çok memnunuz. Arnavutça güzel ve zor bir dil" ifadelerini kullandı. Kız arkadaşı ile evlendikten sonra Arnavutluk'a yerleşmeyi düşünen Ali Fuat Erdal da şunları söyledi: "Arnavutluk'ta bir sevgilim var. O Türkçe biliyor ve evlendikten sonra buraya yerleşmeyi düşünüyordu. Ancak o ailesini bırakamayacağını söyleyince benim oraya gitmem gerekti. Evlendikten sonra Arnavutluk'a yerleşeceğim için Arnavutça öğrenmeye başladım."