Bütün dünyayı saran koronavirüs, insan hayatının bütün alanlarını etkilemeye devam ediyor. Bu etkiler, dün biraz uzakta iken, şimdi geldi çevremize oturdu. Etrafımızda dolaşıyor. Artık birçok tanıdık insan da bu hinterlant içerisine girmeye başladı, Rabbim korusun. Yaşadığımız şehirde de virüs artmaya devam ediyor.
İnsanımız aşırı kaderci. Kaderi de cebriyecilik içinde anlıyor, bazılarımız. Sanki atın ölümü arpadan olacaksa olsun, ne yapalım dercesine.. Bugün için yapılması gereken; maske, sosyal izolasyon ve temizlik.. Mümkün olduğunca fiziksel temastan kaçınma.. Hala işin farkında değiliz. Bu hastalık, tekil kalmıyor. Adı üzerinde bulaşıcı, başkalarına da bulaştırılıyor. Neden farkına varmıyoruz. İlla canlar yanınca mı farkına varacağız? Aman dikkat, aman dikkat…
Bir yazımda pandemi kendi fıkhını üretti, demiştim. Gerçekten de İslam dünyasında fetva konseyleri değişik alanlarla ilgili yeni fetvalar yayınlıyorlar. Çünkü İslam, hayatlı bir din, dinli bir hayattır. Evrensel bir din olan İslam, olağanüstü haller fıkhını da yeri geldiği zaman devreye sokuyor. Eğer böyle olmasaydı, ekmel bir din olmazdı. Her halükarda birey ve toplumun dini sorunlarına cevap vermektedir. Bu da dinimizin çağılcıl olduğunu gösteriyor. İbadetin aslına müdahale etmemekle birlikte uygulanmasında bazı değişimler fıkhı hemen gündeme girdi. Artık camilerimizde imamlarımız “safları sık ve düz tutunuz” demiyor. Bunun yerine sosyal mesafeyi koruyun, sünnetleri evinizde kılın, gibi ifadeler kullanıyor. Çünkü insanın sağlığı her şeye değer. Sağlık yoksa ibadet hayatı da riske girer.
Her sene olduğu gibi bayramlaşmak için birebirimizin evlerine gidemedik. Sesli ve görüntülü telefonlarla bayramlaşmalar gerçekleştirdik. Ama pandemi sürecinde kendisini tehlikeye atanlarımız da eksik olmadı. Halbuki İslam kolaylık dinidir. Dinde zorluk yoktur. Neden dinimizin ruhsat alanından istifade etmiyoruz da işi yokuşa sürüyoruz? Bunu da bir türlü anlayabilmiş değiliz.
Kurban biraz da hac ibadetiyle anlamlı. Bu sene pandemiden dolayı Suudi Arabistan hükûmeti haccı kendi ülke vatandaşlarıyla sınırlı tuttu. Ülke vatandaşları da sınırlı idi. Belli sayıda Müslüman hac ibadetini yerine getirdi. Burada hükumetin kriterlerinin tam ne olduğunu da anlayabilmiş değiliz. İnşallah önümüzdeki yıl bu pandemiden kurtuluruz da namazlarımız, kurban ve hac ibadetlerimiz tam olarak yerine getirilir. Bütün bu sıkıntılar bize sahip olduğumuz nimetlerin kadrini bilmeyi öğretiyor.
Bir gram bile etmeyen virüs karşısında şu an insanlık aciz. Herkes bilimin ilerlediğinden bahsediyordu. Özellikle tıp alanında.. Adeta bütün dünya eşitlendi. Virüs mutasyona uğradıkça, çeşitliliği de artacak. Üretilecek olan ilaç ya da geliştirilecek olan aşı, bu çeşitliğin hangisine derman olacak? Şimdi de bu tartışılıyor. Elbette geçmiş çağlarda ve yakın dönemlerde salgın hastalıklar ortaya çıkmıştı. Ama bugünkü kadar bütün bir dünyayı küresel ölçekte tehdit etmemişti. Dün, ülkeler ve kıtalar arasındaki hareketlilik bugünkü kadar değildi. Bugün küresel hareketlilikler var. Dünya ekonomik ve sosyal ağlarla birbirine bağlı. İster istemez bu hareketlilik bulaşın yaygınlık kazanmasının da temel sebepleri arasında yer alıyor.
Artık insanlık tabiata haksız yere müdahale etmeyi bırakmalı. Yüce Allah’ın gıda düzenlemesi alanında ortaya koyduğu İlahi hükme ve hikmete uygun hareket etmelidir. Başta Rabbini tanımalı, helal ve haram duyarlılığını sonuna kadar korumalıdır. Bu hastalıklar, biraz da insanoğlunun kendi elleriyle yaptıklarının bir karşılığıdır. Tabiata ve gıda düzenlemesine aykırı hareket ettiğimiz sürece bu acı faturayı tatmaya devam edecek gibiyiz. Gelin o zaman insanoğlu olarak haddimizi, sınırımızı bilelim. Şimdilik uyarılara kulak verelim. İlim adamlarımız da bu hastalığın panzehrini bulma yolunda gayret göstersinler. Her hastalığın bir tedavi şekli vardır. Bunu da unutmayalım.
Sağlıklı günler dileğiyle…