Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran gelişme şüphesiz ki, devleti ‘’Katliam’’ yapmakla suçlayan bir kısım akademisyenin(!) bildirisi ve ardından yaşanılan gelişmelerdi.
Ülkemizde yaşanılan bunca sıkıntılı terör olaylarına rağmen, sırf hükümet karşıtı olmak, böylesi bir bildiri yayınlamaya sevk edecek kadar gözleri kör edebilir miydi?
Gündemdeki bu tartışmaları düşünürken Necip Fazıl’ın ‘’Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır’’ sözü zihinlerde yeniden tazelendi…
Bildiride, güya barış isteyenlerin iftira ve karalama amacıyla nefret dolu sözlere başvurmalarının arkasında, başka bir sebep daha olmalıydı. Milletimizin rahatça yatağında uyuması işin şehit düşen fidanlarımıza tek kelime yer vermeyip, devletimizin itibarına leke getirecek ifadelerde bezenmiş olması, sanki büyük bir planın işleyen parçalarından biri olduğuna işaret ediyordu.
Daha önce yaşanan MİT TIR’ları olayı, hükümeti ve onun nezdinde devletimizi uluslar arası mahkemede yargılanmasına delil teşkil edecek bir niyetin varlığını açık ediyordu… Bu minvalde ‘’Akademisyenlerin bildirisinin’’ böyle bir niyetin bir başka versiyonu olma ihtimali söz konusudur. Çünkü Güneydoğu’ya NATO gibi uluslar arası kurumları davet eden adeta mandacı bir bakış açısıyla, devleti zan altında bırakacak ‘’Ermeni soykırımı’’ gibi ilerde dile getirilmesi muhtemel bazı meselelere zemin teşkil edecek, dayanak olacak bir bakışı akıllara getirmektedir
Yaşanılan gelişmeleri bu şekilde temellendirmeye çalışırken Hüseyin Gülerce’nin bir köşe yazısı dikkatimi çekti, Yazısı şu şekilde:
‘’Her hafta Fethullah Gülen sohbetlerini yayınlayan herkul.org sitesinin editörü Osman Şimşek üç dört gün önce Pensilvanya’da bir rüya görüyor…
“Geçenlerde tebessümle uyandım; latife niyetiyle eşime anlattım. Huzuruna varınca muhterem Hocamız ‘Rüya var mı?’ diye sormaz mı? Mecburen zat-ı âlilerine de aktardım.”
Osman Şimşek’in rüyası özetle şöyle: Meşhur genç bir Kürt siyasetçi (adını söylemiyor ama Demirtaş olduğunu anlıyorsunuz. HG) O. Şimşek’in evine gelmiş, yemek ikram etmiş. (Buradaki sıcak mesajlara dikkat... HG) Sonra ikindi vakti girmiş, namaza durmuşlar. Demirtaş, sünnet kılarken garip hareketler yapmış, Şimşek “namaz kılmayı tam bilmiyor” diye üzülüyor. Sonra farza geçiyorlar. Osman Hoca ikindi olduğu için içinden okuyor. Misafir bunu bilmediği için “Hocaaa, sesss” diyor. Rükû’da ve secdede de aynı sedayı tekrar ediyor. Sonunda Osman Şimşek tam tahiyyat okurken namazı bozuyor; gülerek güreş yapar gibi boynuna sarılıyor (Bu ne samimiyet böyle? HG) ve “Hoca, namaz bitiyor, senden ses yok!” diyor.
Bundan sonrasını yine O. Şimşek’ten dinleyelim:
“Ben bunu anlatınca muhterem Hocamızın tebessüm edeceğini sandım. Fakat o daha da ciddi bir hal alıp ‘Mesajı anladınız mı?’ dedi.
“Hocamız şöyle yorumladı: ‘Teröre lanet! Terörden de teröristten de uzağız. Ne var ki, terörle mücadele edilirken masum halkın zarar görmesine göz yumulamaz. Demek ki, terör yüzünden mağdur edilen vatandaşlarımızın ızdırabını gereğince duyamadınız vicdanınızda.
Arada kalıp mağdur olan halkın elemini yüreğinizde duyamadınız ve onların acılarına ortak olduğunuzu gür bir sedayla ortaya koyamadınız.’’
Bahsi geçen bu ifadelerin internet ortamında yer almasından sonra, Beyaz Show olarak bilinen programda kendini öğretmen olarak tanıtan ve daha sonra gülen okulunda resim öğretmeni olarak çalıştığı tespit edilen bir bayan güya ‘’çocuklar ölmesin’’ diyerek alenen terör propagandası yapıyor. Aradan geçen 3-5 gün sonra ise bu akademik bildiri olayı yaşanıyor.
Sanırım yaşanılanlar gayet açık. Güneydoğu’da bitme noktasına gelen terör örgütünün siyasi figürü, ‘’Hoca ses’ diyerek yardım istiyor. Akabinde ise güya düşünce özgürlüğü kılıfı altında devleti itham etmeler ve terör propagandası yapılan bildiriler, eylemler cereyan ediyor…
Tüm bunlara rağmen çok şükür ki, milletimiz gerçeği görüyor ve Devletimiz böyle kişilere taviz vermeyen dimdik bir karakterle idare ediliyor.
Rabbim devletimize ve milletimize zeval vermesin, birliğimizi beraberliğimiz bozmak isteyenlere fırsat vermesin inşallah,
Selam ve Dua ile.