Biji Türkiye…

Ömer İnal

İlerleyen zamanlarda tarih kitaplarına çok önemli notların düşüleceği bir zaman dilimini yaşıyoruz, gerek ülkemiz içinde çözüm sürecine dair gelişmeler gerekse de sınırlarımızın dibinde yaşanan ‘’operasyonlar’’ yeni gelişmeleri beraberinde getirecek…

Aslına bakacak olursanız sınırlarımızın dışında yaşanan gelişmeler sınırlarımız içindeki gelişmeleri birebir etkiler bir vaziyettedir. Çözüm sürecinde kararlılıkla nihai noktaya ulaşma arzusu hâkim iken, kobanideki çatışmalar bahane edilerek başlatılan sokak olayları ve ardından güvenlik güçlerinin haince şehit edilmeleri… Kamu düzeninin bozulması için ya da kamuoyuna böyle bir görüntü verilmesi sarf edilen olağanüstü çaba…

Yaşanan gelişmeleri kare kare alıp büyük resimde eksik olan yerlere yerleştirdiğimizde bir gölge elin Kandil-HDP hattında ‘’zafer işareti’’ yaptığı izlenimini görmek mümkündür… Kobani’de uzun süren çatışmalar Kürt halkında milliyetçilik duygularının kabartılmasına yönelik bir amaç taşımakta, barış sürecine güvenip, etnik kimlikleri kenara bırakıp kardeşlik temelinde yaşama arzusuna olan Kürt halkının aidiyetlerini öne çıkaran duygulara yönelmesini istiyor… Kobani’de uzunca süren çatışma dönemiyle elde edilen ‘’başarıdan’’ sonra hedeflenen ‘’özerklik’’, adeta mücadele sürecinin ‘’bayramı’’ olarak lanse edilmek isteniyor ve bu ‘’bayram’’ havasının ülkemizi de etkisi altına almasını, ‘’eksik olan parçanın tamamlanmasını’’ istiyor…

Kobani’ye gitmek üzere yolan çıkan peşmerge konvoyuna yapılan sevgi gösterileri ve ‘’biji Amerika’’ sloganları ‘’üst aklın’’ insanları manipüle etmede belli bir noktada başarılı olduğunu gösteriyor… ABD’nin PYD’ye havadan silah ikmali yapması sevinçle karşılanırken, aynı silahların IŞİD’e atılmasının ‘’yanlışlık’’ olduğuna kanaat getiriyorlar…

İşte bu noktada bölgedeki krizin tek çözümü ‘’biji (yaşasın) Türkiye’’ demekten geçiyor, çünkü Türkiye, insan temelli politika güderken, batılı güçler ‘’çıkar odaklı’’ düşünüyorlar…  Türkiye aidiyetine bakmadan kapısını savaştan kaçan herkese açarken, batılı güçler işine gelene,  geldiği kadar ‘’yardım’’ yapıyor… Türkiye,  Suriye’deki bataklığı kurutalım diyor, batılı güçler bataklık dursun biz bataklıktan değil sineklerden ‘’rahatsızız’’ diyor… Türkiye insanlar ölmesin istiyor, Batı ‘’güçlü olan kazansın istiyor’’

Batının ikircikli politikalarıyla bölgeye huzur ve refahın gelmeyeceği, birçok örneklerinde görüleceği üzere çok açıktır… Bölge ancak Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’nin bakiyesini temsil eden Türkiye’nin ‘’insanı yaşat ki devlet yaşasın’’ vizyonuyla huzur bulması mümkündür…

Bölgeye barış gelip, birlik-beraberlik kazanmasın diye tüm etnik kimlikleri kendi ayaklarının üzerinde durma ideolojisiyle kandırmak suretiyle parça parçaya ayırıp, herkesi birbiriyle çatışmalı bir hale getirmek istiyorlar, ‘’Böl-parçala-yönet’’ onlar için artık vazgeçilmez bir yöntem…

Çözüm süreciyle kanayan yarasını durduran Türkiye, tam yaramız kabuk bağlamaya başladı derken bir ‘’üst akıl’’ marifetiyle bu yaramız yeniden kanatılmaya çalışılıyor… Son yaşanılan olaylar birçok kişiye ‘’Ben bu filmi bir yerden biliyorum’’ dedirtiyor…

Rahmetli Turgut Özal’ın, iktidarı döneminde uzattığı barış eline karışı 33 erin şehit edilmesi ‘’üst aklın’’ ‘’Barış da savaş da benim elimde’’ mesajıydı…

Rahmetli Necmettin Erbakan’ın ‘’Kürt sorunu’’ hakkındaki derin analizleri ve bu sorunu çözmeye yönelik ürettiği projeleriyle kesin kararlılığı yine ‘’üst aklın’’ devreye girmesiyle ‘’post modern’’ darbeyle önlendi...

Yakın zamanda ise ‘’Oslo’’ ve ‘’Habur’’ gibi birçok denemelerle çözüm süreci sekteye uğratılmaya çalışıldı, son yaşanılanlar ise ‘’üst aklın’’ can havliyle yaptığı hamleler, zira çözüm süreci başarıya ulaştığında Kardeşlik galip gelecek ve terörü ayağının altına alacak…

Bu cennet vatan için bolca dua edelim…

Selametle…