İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımı birinci yılını doldurdu. Dünya’nın gözünün önünde bir yılda on binlerce insan öldürüldü. Koskoca bir şehir yerle bir edildi. Dağılan aileler, yetim ve öksüzler de cabası. Bir yıldır İsrail’in yaptıkları yanına kâr kaldığından savaşı bölgeye yaymaya başladı. Suriye’yi kafasına göre vuruyor, İran’da istediği operasyonları yapıyordu. Şimdi sırada Lübnan’ın işgali var. Kendilerince belli bir plân dahilinde ilerliyor gözüküyorlar. Bu kadar cephede aynı anda ne kadar ilerleyebilecekleri bekleyip göreceğiz. İşin sonunda bu soykırımı Müslüman ülkelerin iradesi değil, ABD ve Avrupa ülkelerinin tavrı durduracak gibi görünüyor. Çünkü Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğu olanı biteni sıradan vatandaş gibi izlemekle yetiniyor...
Olmaz denilen çok şey olduğundan artık şaşırabileceğimiz bir şey kalmadı. Sıradan insanın günlük hayat telâşesi içerisinde bazı gelişmelerin farkında olmayıp şaşırması normal. Fakat gerek siyasetçilerin gerekse de gazetecilerin aynı şaşkınlığı taşımalarında bir art niyet aramak lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail’in nihai amaçlarından birinin de ülkemize saldırmak olduğunu söylemesinden rahatsız olanlar oldu. Böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söyleyebilecek kadar saçmalayanlar var. Diğer türlü böyle bir ihtimal olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu dile getirmesini doğru bulmayanlar da var. İsrail’in saldırı ihtimalini seçim yatırımı olarak gören aklı evveller bile var(!) Bu kadar sığ düşünenlerle nasıl ayakta durabileceğiz çok merak ediyorum.
Küreselcilerin plânı basit. 11 Eylül saldırısının ardından Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye karar verdiler. Elbette bu şekillendirme İsrail’in vadedilmiş topraklar hayalinin doğrultusunda olacak. Yaklaşık çeyrek yüzyılda kat ettikleri yol ortada. Yani öyle komplo teorisi falan yok. Görmek isteyene yalın gerçekler var. Mesele günlük siyasetin çok dışında. Fakat özellikle sosyal medyada fonlananlar bu kadar hayati gerçeği önemsiz gibi gösterip günlük siyasete meze yapma gayreti içinde. Onlara inanan kitle içinde sorun yok. Günün birinde İsrail ülkemize saldırırsa bunun da Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzünden olduğunu söyleyebilecek kadar parlak bir kafaya sahipler.
Mesele plân yapanların oyunlarını nasıl bozacağımızdır. Türkiye’nin tek başına gücü bir yere kadar. İslam dünyasında bir birlikteliğe ihtiyaç var. Fakat mezhep çatışması yüzünden herkes ayrı telden çalıyor. Hizbullah liderinin öldürülmesinin ardından yaşananlar görmek isteyene çok şey ifade etti. İran’ı bu denklemde daha akıllıca nasıl kullanabiliriz sorusuna cevap bulmalıyız. Dışlayarak bir şey elde etme şansımız yok. Geçiştirmeden, bahane bulmadan hızlı adımlar atmalıyız.
Bir yıldır devam eden bir soykırım var. Ateşkes kelimesi bile artık telaffuz edilmiyor. Önceki aktörlerden üçü devre dışı kalırken Netanyahu olduğu yerde duruyor. Günün sonunda, başına geleceği gördükten sonra İran’da yaptığından pişman olacak ama o zaman çok geç kalacaklar. Bu yüzden biz şimdiden kararlı adımlar atmalıyız. İran, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelere güvenilmeyeceği elbette biliyoruz. Fakat onlar olmadan atılacak adımlar da cılız kalıyor. İslam dünyasının başındaki belayı defetmek için birlikte olmak zorundayız. Bir birimizi sevsek de sevmesek de bu böyle.
Devletleri harekete geçirecek olan güç halktır. Sosyal medya üzerinden bölge ülkelerinin halkları ile iletişime geçip ortak eylemlerle devletlere baskı yapılabilir. Özellikle gençler bu işi çok rahatlıkla kotarabilir. Boykot meselesi de ilk günkü kararlılığıyla devam etmeli. Ne kendimiz gevşemeliyiz ne de çevremizin gevşemesine izin vermeliyiz. Kamu kurumlarına, belediyelere falan da baskı yaparak boykotu sürekli hâle getirmeliyiz. Maalesef İsrail’in anladığı dil olan şiddetten bahseden yok. İran’ın danışıklı dövüş füze saldırılarının bir faydasını göremedik. İran, Lübnan ve Suriye meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz diye aynı anda İsrail’e bir saldırı düzenleseler her şey çok farklı olabilir. Fakat buna cesaretleri yok. Kuru gürültüyle meydan okumayı biliyorlar.
Sürekli anlık yeni gelişmeler oluyor lakin nedense hepsi bizim aleyhimize. İsrail dünyanın gözü önünde soykırıma devam ediyor, izliyoruz. Artık ne olacaksa olmalı, bıçağın dayanacağı kemik bile kalmadı. Aksiyon almadığımız her an kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Gazze laboratuvarında İsrail istediği sonucu alırsa, bize saldırmak için bir çeyrek yüzyıl daha beklemeyecektir. Aklımızı başımıza almak için hâlâ geç değil.