Dün sabah Konya merkeze nihayet kar yağdı.
Günlerdir hatta haftalardır bu günü bekliyordum şahsen… “Kış ayında doğmuş çocuklar kışı sever derler” bundan mıdır bilmiyorum ama kar yağışı benim için sevinç nedeni…
O yüzden kış Konya’da eksik geçiyor gibiydi. Bir de geçen haftalarda merkez de oluşan sis ve onunla birlikte ortaya çıkan koku dile getirmeseler de Konyalıların epey sinirini bozmuştu.
Amcaların, teyzelerin meşhur; “Kar yağsa da ortalık temizlense” lafını sık sık duymaya başlamıştım.
Çünkü kar ferahlık sebebidir!
Kar yağarken gökyüzüne bakmayı deneyin.
Tabi bunu benim gibi karın altında yapmaya çalışmayın. Pencereden ya da kuytu bir yerden gökyüzünde bir bakın.
En tepedekini görmeye çalışın hatta…
Muazzam bir iniş…
Tane tane, yavaşça, kimseye zararı dokunmadan, gerçekten temizlediğini hisseder gibi…
Anlatırken bile içimi sakinlik kaplıyor. Ruha bu denli iyi gelen ve insanı düşünmeye sevk eden bir şey bırakın da ayakkabılarınızı sırılsıklam yapsın! Elbette ki kar yağınca hayatın durduğu bölgeler var. Mahsur kalan vatandaşları, yapılan kazaları, eğitime verilen araları, ulaşımın aksadığı yerleri bende biliyorum.
Ama ne olursa olsun, kar ‘Kabus’ sıfatını hak etmiyor. ‘Beyaz kabus hayatı esir aldı’ ne demektir. Bu tür haberleri gerçekten sevmiyorum.
Kara kabus diyenlerin ekolojik dengeden, su kaynaklarının tükeniyor olmasından birazcık bile haberi yok galiba.
Fetullah Arık ile dün yaptığımız röportajda verdiği bilgileri dinlediğim zaman bir kez daha kanıksadım durumun vahametini. Manevi açıdan ruhuma iyi gelen karın aslında memlekette ekmek gibi aziz bir şey olmalı...
Çünkü hem karın yağmaması hakkında verdiği bilgiler hem de insanımızın suyu hoyrat kullanıp yok ettiği gerçeği, gelecek açısından asıl kâbusun yaklaştığını hissettirdi.
Aslında sadece yağan yağış da yeterli değil. Bizim de şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım. Fetullah Arık; gelecek nesillere daha kullanılabilir ve temiz su kaynakları bırakmayı görev edinmemiz gerektiğini söylüyor. Fakat böyle bir tablo da değil temiz su bataklık bile kalmayacak.
Fetullah Hoca bu konuda bazı çözüm önerileri dile getirdi.
Mesela, havzaya ağaç dikilmesi gerektiğini ağacın her zaman suyu çağırdığını, böylece yağışı artırıp suyu da az kullandığımız zaman havzadaki suyun azalmasını ya da tükenmesini engelleyebileceğimizi söyledi. Değindiği diğer önemli hususta vahşi sulamaydı tabi ki… Aslında bu konuda vatandaşların eğitim alması gerektiğini düşünüyorum bende kendisi gibi. Çünkü damla sulama gibi sistemler kurulduğu zaman bizim insanımız bitkisinin yeterli su almadığını zannedip bu sistemden vazgeçiyor. Çünkü Anadolu insanı bilirsiniz eli boldur. Fakat bu bolluk tarla sulamada törpülenmeli…
Fetullah Hoca’nın son olarak röportaj da geçen şu cümleleri de çarpıcıydı; “Su hayat, suyun olmaması hayatın bitmesi anlamına gelir. Biz sudan geldik, hayatımızı idame ettirmek için suya ihtiyacımız var. Suyun bitmesini tahayyül bile edemiyorum ama bu şekilde kullanmaya devam edersek bu su bitecek”