Ülke ekonomisinin lokomotiflerinden olan inşaat sektörü kontrolsüz bir şekilde gelişmeye devam edip, sonunda kendi kendisini yok edecek obez bir canavara dönüşmek üzere. Bu rantsal gelişmeden payına düşeni alan Konya günden güne betonda bir ormana dönüşüyor.
İnşaat sektörünün içinde barındırdığı çok sayıda meslek kolu sayesinde oluşturduğu iş gücü tartışılmaz. Özellikle son 15 yıllık dönemde yeniden vites yükselten sektör kentsel dönüşüm gazıyla boş bulduğu her alana potansiyel apartman gözüyle bakmaya başladı. Konya’da ilk başta belediyeler eliyle filizlenen inşaat sektörü nedendir bilinmez tamamen özel sektöre devredildiğinden beri freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı iniyor. Bu kamyonun altında toplumsal yapımız kalacak ve sonunda kaos ortamı oluşacak gibi görünüyor. Devletin (bakanlıklar, belediyeler, mimarlar vb. odalar) kontrolünden çıkınca kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme evirildi. Kentsel dönüşümün Konya’ya yansıması ise boş olan her yere birbirinden ucube apartman dikme, şehrin merkezindeki müstakil evleri yıkıp, sokakları sitelere dönüştürmek şeklinde oldu.
Konya yerleşim olarak düz bir şehir olduğu için tarihi boyunca ne gecekondulara nede çarpık bir kentleşmeye sahip oldu. 90’lı yılların başlarında dolandırıcı müteahhitlerin oluşturduğu kooperatifler tek tek batmaya başlayınca devreye belediyeler girip çok sayıda projeye vesile oldular. Belediyelerin öncülüğünde oluşturulan kooperatifler sayesinde insanlar düşük peşinat ve neredeyse kira parası gibi aidatlarla ev sahibi olmaya başladı. Belediyelerin hem kar edip, vatandaşların ucuza konut sahibi olmasını sağladıkları hem de düzenli bir şehirleşmeyi oluşturdukları bu projelerden neden vazgeçtiklerini anlayamıyorum.
Şehrin dört bir yanını saran yeni apartmanlar sayesinde Konya’da ev fiyatları son 4-5 yılda en az yüzde elli arttı. Kendi çevremden örnek vermek gerekirse; oturduğumuz apartmanda ev fiyatları 90-120 bin lira aralığındaydı. Fakat apartmanın yandaki boşluğa yapılan yeni apartman ve yine aynı müteahhidin karşımızdaki müstakil evlerin yerine yaptığı apartmandaki daireleri 180 bin-200 bin ve üzerine satması ve ciddi bir alıcı kitle bulması nedeniyle bizim evlerin değeri de bir anda 150 bin lira ve üzerine çıktı. Bu dairelerin fiyatlarının belirlenmesinde yetkililer devreye girmediği sürece bu şekilde keyfi artışlar yaşanmaya devam edecek Oysa kullanılan malzeme, işçilik ve evin bulunduğu semt vb. kriterlerle bir dairenin maliyeti ve ortalama satış fiyatı rahatlıkla çıkarılabilir. Yetkililerimiz serbest piyasa palavrasıyla böyle bir topa girmediğinden meydan müteahhitlerin paşa gönlüne bırakılıyor. Bir de milletin demek ki alım gücü var ki evler satılıyor demiyorlar mı? Katil olmamak elde değil. Alım gücü olanlar satılan evlerin en fazla yüzde yirmi beşini alanlardır. Geriye kalan kısım bankaların kucağına oturup, kredi adı altına geleceklerini ipotek altında bırakanlar. Bankaya bulaşmak istemeyenler ise TOKİ’nin donuk projelerinden sıra beklemekle ömür boyu kiracılık arasında tercih yapma hakkına sahip.
Artan ev fiyatları kiralara da yansıdı. Kira fiyatları yüzde ellinin üzerinde bir artış gösterdi. Kira fiyatlarının artışında da bir denetim olmadığından ev sahipleri keyfi hareket ediyor. “Komşum evi 600’e vermiş, onun ev 600 ise benim ki en az 650’dir” gibi bilimsel verilerle (!) kira fiyatları belirleniyor. Kaos yakındır. Çünkü ucuz müstakil evler bir bir yıkılırken orada oturan insanların apartmanlarda oturmaya gücü yok. Kimse aylık gelirinin yarısı evkirasına verip diğer yarısı ile geçinemez. Bu mantıkla devam edilirse 3-4 yıl sonra yaşanılacak toplumsal bir patlamaya şimdiden hazırlanmalıyız.
Konya için fırsat daha kaçmadı. Belediyeler bir an önce devreye girip, insanların alım gücüne göre yeni projeler üreterek şehrin planlı bir şekilde gelişmesi sağlanabilir. Aksi takdirde en fazla 10-15 yıl daha sürecek bir rant uğruna Konya elden gidecek.