Suriye’de Baas rejiminin iktidara gelmesiyle birlikte başlayan zulüm hiç bitmedi. Baba Hafız Esed’in Hama’da kırk bin Müslümanı katletmesi hafızalardan hala çıkmadı. Oğul Beşar Esed'in yönetimindeki Suriye hükümeti atasının yolunu izledi. İç savaşın başından itibaren kendi halkına karşı o da birçok zulüm ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi. Esed yönetiminin halkına uyguladığı zulüm, savaşın başlangıcından bu yana geniş çaplı, sistematik ve çeşitli biçimlerde olmuştur. İşte bu zulümlerin bazıları:
2011 yılında, Arap Baharının etkisiyle Suriye'de başlayan barışçıl protestolar, Esed yönetimi tarafından sert bir şekilde bastırılmıştır. Dara halkına yaptıkları bunlardan birisidir. Burada halkın barışçıl gösterisine karşı askeri güç ve güvenlik güçleri kullanılmış, kitlesel tutuklamalar, işkenceler ve öldürmeler yapılmıştır. Şiddet, başlangıçta sadece bazı şehirlerde olsa da, hızla ülke geneline yayılmıştır.
Esed hükümeti, çeşitli zamanlarda kimyasal silahlar kullanmıştır. 2013'te Guta'da gerçekleşen kimyasal saldırı, dünya çapında büyük yankı uyandırmıştır. Bu saldırıda yüzlerce sivil hayatını kaybetmiş, çoğu çocuk olmak üzere binlerce kişi yaralanmıştır. Birleşmiş Milletler ve birçok insan hakları örgütü, Esed hükümetini kimyasal silah kullanmakla eleştirmiş, ancak hiçbir şey yapmamıştır. Mutlaka zalim Esed nereye kaçarsa kaçsın ortakları ile birlikte bu mücrimden bunun hesabı hukuk önünde sorulmalıdır.
Suriye hükümetinin güvenlik güçleri, çok sayıda kişiyi, çoğunlukla hükümete karşı muhalif oldukları düşünülen bireyleri tutuklamış ve işkenceye tabi tutmuştur. Bu tür işkenceler, sık sık öldürme ve ciddi bedensel zararlar şeklinde olmuştur. Suriye’deki gizli hapishaneler, halkın korkulu rüyası olmuştur. Birçok kişi bu hapishanelerde kaybolmuş ve öldürülmüştür. Bugün muhalifler fethettikleri şehirlerdeki mahkûmları serbest bırakmaktadırlar. Belki de daha nice gizli hapishanelerde mazlumlar kurtuluşu beklemektedir. Mutlaka buralar tespit edilmeli ve kurtarılmalıdır.
Esed yönetimi, Suriye'nin birçok şehrinde, özellikle de muhaliflerin bulunduğu bölgelerde, sivil yerleşim alanlarına yoğun hava saldırıları düzenlemiştir. Bu saldırılarda, hastaneler, okullar ve pazarlar hedef alınmış, binlerce sivil hayatını kaybetmiştir. Bu tür saldırılar, çoğu zaman yasaklı olan "savaş suçu" sayılacak yöntemlerle yapılmıştır. Özellikle Halep, İdlip, Hama gibi şehirlere dönük hava bombardımanlarında, misket bombaları ve varil bombaları gibi kitle imha silahları kullanılmıştır.
Esed hükümeti, iç savaş sürecinde muhalif medya ve basın özgürlüğüne ciddi şekilde baskı uygulamıştır. Hükümete karşı çıkan gazeteciler, yazarlar ve aktivistler, tutuklanmış, işkenceye tabi tutulmuş veya öldürülmüştür. Suriye'deki medya, Esed yönetiminin sıkı denetimi altında tutulmuş ve hükümete dönük olumsuz eleştiriler yasaklanmıştır. Basın özgürlüğü ortadan kaldırılmıştır.
Esed yönetimi, birçok durumda muhaliflerin bulunduğu bölgelerde sivilleri kalkan olarak kullanmış, bunları hedef alarak askeri operasyonlar düzenlemiştir. Bu, sivil kayıpları artırmış ve insani krizi gittikçe derinleştirmiştir. Ayrıca, sivil halkı kuşatarak gıda ve tıbbi malzeme gibi temel ihtiyaçlara erişimlerini engellemiş, bazen açlık ve hastalıklar nedeniyle binlerce kişinin ölümüne neden olmuştur.
Suriye'deki iç savaş, milyonlarca kişinin evlerini terk etmesine neden olmuştur. Esed hükümeti, birçok bölgede insanların yaşaması için güvenli koşullar sunmamış ve onları göç etmeye zorlamıştır. Bu da büyük bir mülteci krizine yol açmış, pek çok Suriyeli, savaşın yıkımından kaçmak için Türkiye, Ürdün, Mısır ve Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kalmıştır.
Esed rejimi, savaşın çeşitli aşamalarında, özellikle muhaliflerin yoğun olduğu ve Esed’e karşı duran etnik ve dini gruplara karşı sistematik bir baskı uygulamıştır. Örneğin, çeşitli Sünni Müslüman gruplara yönelik baskılar ve zorla göç ettirmeler bunun örneğidir. Bu, halk arasında mezhep ve etnik kimlik temelli derin ayrımcılıklara yol açmıştır. Bundan da Şii İran istifade etmiştir.
Sonuç olarak, Beşar Esed yönetiminin halkına yaptığı zulümler, sadece savaşın ilk yıllarında değil, yıllar boyunca devam eden bir süreçte çeşitlenmiş ve büyümüştür. Esed yönetiminin uyguladığı şiddet ve baskılar, dünya çapında büyük bir tepkiyle karşılanmış, Esed’in zulümlerine Rusya, İran ve Hizbullah destek olmuştur. ABD’nin desteğini de unutmamak lazım. Esat’ın suç ortağı olan bu devlet ve örgütler de Suriye’de büyük kıyım yapmışlardır. Sicilleri temiz değil, aksine mülevvestir. Mutlaka bunlar yazılmalı ve tarihe geçmelidir. Her diktatör zalimin sonu gibi Esed’in sonu da aynı olmuş, destekçileri onu yalnız bırakmış, o da kurtuluşu kaçma da bulmuştur. Mutlaka Suriye’de adil bir yönetim kurulduktan sonra bunun hesabı sorulmalıdır. Zalimlerin yaptıkları yanlarına kar kalmamalıdır. Bir kere daha zalimlerin korkunç bir inkılapla devrildiklerine dünya yeniden şahit olmuştur.