Yavru vatan Kıbrıs’ta adı, “Girne dağları” olarak da bilinen, yüz yetmiş kilometre uzunluğunda ve sahile paralel bir şekilde uzayıp giden sıra dağlar vardır. Öyle ki denizi ardınıza alıp başınızı gökyüzüne doğru kaldırdığınız da bu dağların adeta bir gerdanlık gibi Kıbrıs’ın kuzey ucuna takıldığı hissine kapılır, hayranlık duyarsınız. Seyrine doyum olmayan bu sıra dağların bulutlarla olan ezeli ahbaplığı sizi etkisi altına alıverir aniden. Ne yana baksanız doğa bu muhteşem dağ silsilesinin manzarasını üç boyutlu fotoğraf gibi sunar size.
Sıra dağlar; Kıbrıs’ın, Kıbrıs Türk Milletinin özgürlük ve var olma mücadelesinin birer şahididir aslında. İçlerinde; yalçın kayalıkları, dik ve vakur duruşu, arada bir geçit veren düzlük ve küçük tepeleriyle bir dağ silsilesi vardır ki, bu dağların adına biz; “Beş parmak dağları” diyoruz. Bilindiği gibi “Beşparmak dağları” sadece dağ olmaktan öte; üzerinde kahramanlık hikâyelerinin yaşandığı, askerlerimizin “Allah, Allah” nidalarıyla düşmanı bozguna uğrattığı bir cenk meydanında başkası değildir. Bu yüzden başı dik, gururlu, büyük ve şanlı bir zaferin abidesidirler.
1974 de yapılan Kıbrıs Barış Harekâtında yeryüzünde hiçbir orduya nasip olmayan kahramanlıklar yaşanmış, askerlerimizin destanımsı kahramanlıkları diğer savaşlarda olduğu gibi bu savaşta da bütün Dünya tarafından gıpta ile takip edilmiştir. Savaş meydanlarında görülen Türk askerinin kahramanlığını, cesaret ve fedakârlığını anlatan sayısız hikâyeler (yaşanmışlıklar) vardır. Deniz seviyesine göre bin metreden fazla yüksekliği olan, yalçın kayalıklarla kaplı, yoluna ve düzlük alanına çok az rastlanan; “Beşparmak dağları” birçok kahramanlık hikâyesine tanıklık etmiştir. Bu hikâyelerden birinin kahramanı Abdülkadir Kurt, yaşadığı olayı “Haber Türk” gazetesine şöyle anlatır:
“Kıbrıs Barış Harekâtında, “Beşparmak dağları” nın zirvesine Türk ordusunun tankını çıkaran Abdülkadir Kurt, 42 yıl sonra tankın bulunduğu yere gitti. Kurt, ‘Allah o günü getirmesin. O gün gelse ben o tankı çalıştırırım, indiririm. Kandile de giderim, yerle bir ederim.’ dedi.
Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında, “Beşparmak dağları”nda 2 Ağustos 1974’te yapılan Lapta muharebelerinde Rumlar tarafından pusuya düşürülen tanklardan biri dağın zirvesinde kalmıştı. Tank mürettebatından er, Abdülkadir Kurt, “Beşparmak dağları”na çıkardığı tankın bulunduğu yere 42 yıl sonra tekrar gitti. Kurt yaptığı açıklama da yıllar sonra tankı görünce duygulandığını belirterek zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamadı. Abdülkadir Kurt şöyle konuştu; ‘Bu tank bizim şerefimizdir. Benim tankım en öndeydi. Yol yoktu. Paletler bazı yerlerde uçurumdan gidiyordu. Rumlar bizim etrafımızı sardı. Her tarafta ateş vardı. Sonra Rumları püskürttük. Onların cephanesini de imha ettik. Allah bize güç verdi. Şimdi geldiğimde de gurur duydum, sevindim duygulandım. Rumların bölgeye çok sayıda mayın döşediğini anlatan Kurt; ‘Biz de bilmiyorduk, ilerliyorduk. Aniden tank mayına çarptı. Biz tankın içinde mahzur kaldık. Tankın içinde altı saate yakın çarpıştık. Biz, ya şehit oluruz ya kazanırız diyerek savaştık.’ İfadesini kullandı.
Bin yirmi dört rakımlı, “ Beş parmak dağlarının” zirvesine tankı çıkararak, eşi ve benzeri olmayan bir kahramanlık örneği gösteren Abdülkadir Kurt’a minnet ve şükranlarımı sunuyor, Yavru vatan Kıbrıs’ın istiklal ve istikbali için şehadet şerbeti içen şehitlerimize Allah’tan rahmet gazilerimize esenlik dolu uzun ömürler diliyorum.
Kalın sağlıcakla.