Beş puanlık indirimin kesilmesine yönelik yeni durumu, geçen hafta Salı günkü yazımızda paylaşmış ve fiilen çalışmayan bir kişinin sigortalı olarak bildirilmesi ve SGK tarafından tespit edilmesi halinde bir yıl süreyle işverenin beş puanlık prim indiriminden faydalanamayacağını belirtmiştik.
Bu durumun mâliyetini basit bir örnekle ortaya koyalım.
İşverenin yanında elli kişinin çalıştığını ve bu çalışanların tamamının asgari ücret aldığını, şirket ortağı Ahmet Bey’in şirkette çalışmayan eşi Leyla Hanım’ı 2013 yılı temmuz ayından itibaren sigortalı olarak bildirdiğini ve bu durumun SGK tarafından tespit edildiğini varsayalım.
Elli sigortalının bir aylık prime esas kazancı 50*1.021=51.050 TL’dir. Bu rakamın yüzde beşi 2.552,50 TL’dir. İşveren her ay 2.550 TL’yi kaybedecek ve bu rakam bir yılın sonunda 30.000 TL olarak kasasına yansıyacaktır.
30.000 TL, otuz sigortalının bir aylık maaşıdır. Bu rakam, iyi düzeyde maaş alan bir mêmurun bir yıllık kazancıdır. Bu miktarı hiçbir işverenin küçümseme lüksünün olmadığını düşünüyorum.
Sanırım beş puanlık indirim kaybının ne anlama geldiğini anlattık ve önceki yazımızı tamamlamış olduk.
Bu yazımızda, fiilen çalışmayan bir kişinin sigortalı olarak bildirilmesi ve bu durumun tespit edilmesi halinde, beş puanlık kayıp dışında işverenin ve adına hizmet bildirilen kişinin hangi durumlarla karşı karşıya kalacağına değinmeye çalışacağız.
İşverenden başlayalım.
İşveren, çalışmayan kişi adına ödediği primin iâdesini isteyemeyecek ve primler SGK’ya irat kaydedilecektir.
Bu şekilde bir hizmet bildirimine konu olmuş işveren, adli makamlar nezdinde hesap vermek zorunda kalacaktır.
Bu durumun oluşturacağı zaman ve emek kaybı, hiçbir değer ile ölçülemeyecektir.
Gelelim sigortalı olarak bildirilene çıkarılacak mâliyete.
Asıl hüsran bu tarafta yaşanacaktır.
Fiilen çalışmadığı halde sigortalı olarak bildirilen kişi adına yapılan hizmet bildirimleri iptal edilecek ve kişi bu dönemi sosyal güvenceden yoksun olarak geçirmiş olacaktır. Bunun anlamı şudur: Kişi, ne kadar hizmeti iptal edilmişse, o kadar süre kadar geç emekli olacaktır.
Bildirilen bu hizmetlerden dolayı kişiye verilen sağlık hizmeti bedelleri, kânuni fâizi ile birlikte kişiden tahsil edilecektir.
Kişi bu dönemde geçici iş göremezlik ödeneği (rapor parası) almış ise, bunlar da geri tahsil edilecektir.
Sadece sigortalı olarak bildirilen kişi adına yapılan sağlık harcamaları değil, bu kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişilere de yapılan sağlık harcamaları, SGK tarafından kişiden tahsil edilecektir.
Eğer kişi, adına bildirilen bu hizmetlerle emekli de olmuşsa, durumun vahameti zirveye çıkacaktır.
Kişiye ödenen bütün emekli maaşları, kânuni fâizi ile birlikte geri alınacak ve bu yük, kişinin kolayca altından kalkabileceği bir yük olmaktan çıkacaktır.
Kendine çıkarılan bu mâliyet karşısında kişi hâlen ayakta ise, savcılık tarafından kendisine yapılan dâvete de icâbet etmek durumunda kalacaktır ya da zorla götürülecektir.
Ortaya koyduğumuz tablo, hiç kimsenin karşılaşmak isteyeceği bir tablo değil, biliyorum.
Böyle bir tabloda, insanların bütün düzenleri bozulmakta, psikolojileri altüst olmakta, intihar gibi hiç istenmeyen neticeler ortaya çıkmaktadır.
Bu neticelerin tek sorumlusu işveren ve sigortalı olarak bildirilen kişi değil elbet.
İnsanımız hâlâ öyle bilmektedir ki, bu şekilde hizmet bildiriminde hiçbir sakınca yoktur ve bu, kişinin bir hakkıdır.
Bunun böyle olmadığını anlatan bir SGK, henüz faaliyete başlamamıştır.
SGK’nın daha önemli işleri vardır. Kendi adına açtığı bir bakkal dükkânına aldığı çalışma ruhsatı için, bakkalda kayıt dışı istihdamla mücadele adına denetim yapmak SGK için daha önemlidir(!)
Bakkal deyip geçmeyin. En az on kişi çalışmaktadır her bakkalda(!)