Maaşlar hâricinde her şeyde yapılan indirim, genel kabule tâbidir.
İndirim sözünün sıcaklığına bağlı olarak bu tespiti yapıyoruz.
Çok çeşitli alanlar için farklı hususlar dikkate alınarak “indirim” sözcüğünün yeri ortaya konacak olursa, tespitimiz bizi mahcup edebilir. Bunu da söylemiş olalım.
Gelelim indirimin beş puanlık kısmına.
5510 sayılı Kânun’un yürürlük tarihi olan 2008 yılı Ekim ayı başına kadar, prim borçlarını süresi içinde SGK’ya ödeyen işverenlerin prim yükünü hafifleten bir uygulama söz konusu değildi.
5510 sayılı Kânun’un 81 inci maddesi ile getirilen uygulama, bu alandaki eksikliği (haksızlığı da desek yanlış olmaz) gidermiş oldu.
Belgelerini süresinde veren, borcunu süresinde ödeyen işveren, bildirdiği prime esas kazancın yüzde beşini ödemekten kurtuldu.
Hiçbir yapılandırma kânunu, SGK’ya olan prim borçlarının ana parasından indirim yapamaz. Yapılan indirim, yalnızca gecikme zammı ve gecikme cezasından yapılan indirimdir.
Gecikme zammı ve gecikme cezasının da tamamının silindiği bir yapılandırma kânunu hatırlamıyorum.
Beş puanlık indirime bu açıdan bakıldığında, işverenler açısından hafife alınmaması ve vazgeçilmemesi gereken bir fırsattır.
Bu fırsat, dönemlik bir fırsat da değildir. İşveren şartları yerine getirdiği müddetçe, bu imkandan yaralanmaya devam edecektir.
Borcunu düzenli ödeyen işverenlerin, yapılandırma kânunlarına ilişkin olarak gösterdikleri en temel tepki olan - özür dileyerek bu satırlara alıyorum – “biz enâyi miyiz?” sözünün de bu vesileyle doğruyu yansıtmadığını ve borcunu düzenli ödeyen işverenlerin aslında en doğru tavrı sergilemiş olduklarını tespit etmiş olalım.
Beş puanlık indirimin kesilmesine sebep olan en önemli olay, işverenin yanında çalıştırdığı kişiyi SGK’ya bildirmemesidir. Bunun tespit edilmesi halinde, tespit tarihinden itibaren bir yıl süreyle beş puanlık indirim teşvikinden işveren yararlanamayacaktır.
Bu durum hepimizin mâlumudur.
Sigortalının bildirilmediğinin tespiti, işyerinde yapılan yerel denetimde de olabilir, işyerinin kayıt ve belgelerinin incelenmesi aşamasında da olabilir.
Her iki durumun da sonucu aynıdır.
Buraya kadar söylediklerimiz genel olarak bilinen hususlardır.
Bu yazının kaleme alınmasına esas sebep, beş puanlık indirimin kesilmesinde yeni bir durumun hüküm altına alındığını ortaya koymaktır.
İşveren yanında çalıştırdığı kişiyi SGK’ya bildirmediği zaman beş puanlık indirimi kesiliyordu.
Aynı kelimelerle yeni durumu yazalım.
İşveren yanında çalıştırmadığı kişiyi SGK’ya bildirirse de beş puanlık indirimi kesilecektir.
6486 sayılı Kânun ile bu hüküm kabul edildi ancak medyada çok fazla yer bulmadı.
SGK tarafından da yeterli farkındalığın oluşturulduğunu söylemek mümkün değildir.
Borcunu süresinde ödeyen, belgelerini süresinde veren, sigortalılarını süresinde bildiren ve son derece düzenli işleyen bir işletmede şirket ortaklarından birinin ya da bir kaçının fiilen çalışmayan hanımlarının ya da çocuklarının sigortalı olarak bildirilmesi ve bunun SGK tarafından tespit edilmesi halinde, tespit tarihine kadar bildirilen hizmetler iptal edilecek ve tespit tarihinden sonraki bir yıl içinde işveren beş puanlık indirim teşvikinden yararlanamayacaktır.
Hatıra binâen sigortalı bildirimlerinin yaygın olduğu ülkemizde, bu hususun neticelerinin bilinmesinde fayda mülahaza ediyoruz.
Normal şartlarda kimseye bir zararının olmadığı düşünülen bir uygulama, öncelikle işvereni mağdur edecektir ve beş puanlık prim indirim hakkı bir yıl süreyle elinden alınacaktır.
Fiili çalışmaya dayanmayan hizmet bildirimlerinin diğer neticelerini haftaya paylaşalım İnşaallah.