“Zora talip olmak” gerçek anlamda, bu olsa gerek.
Ticarette “risk” almada bunun ötesi varsa da, bu girişim de ilk ona oynar bence…
Kırmaya çalıştıkları şey sadece bir “saadet zinciri” değil, adeta bir hükümranlık. “İstanbul hükümranlığı.” Metraj Film ‘benzersiz’ projesiyle bu hükümranlığı yıkmasa da en azından bir kısmını Anadolu’ya, Konya’ya taşımak için yola çıkmış…
Uzun yıllar, Anadolu’ya, sanat diye bundan başka bir şey yok diye yutturulan, kıramazsınız uğraşmayın diye korkutulduğumuz, beceremezsiniz diye aşağılandığımız, birikiminiz (maddi-manevi) yetmez diye hor görüldüğümüz sinema da bizde ‘varız’ başkaldırısına şahit olduk bu girişimle…
Bu başkaldırının Konya’dan başlayacak olması işi daha çekici kılıyor bizim için…
Sinemanın ve sanatın etkisi düşünüldüğünde yetkili ve etkili tüm kurumların tüm projelerden daha fazla sahip çıkması gerekiyor, diye düşünüyorum…
Konya Ovası neden bir “Film” platosu olarak kullanılmasın… Ve bu çalışma bu amaca ulaşmada ilk etap neden olmasın…
Bir medeniyetin yeniden ayağa kalkması için “çağdaş ve en etkili” silahlarla donatılması gerekmez mi?
Algılar dünyasında bundan daha iyi ve daha etkili bir yol bilen var mı?
“ARABIN DERDİ KIRMIZI PABUÇ”
İşin aslını savsaklayıp, önemsiz ayrıntılar üzerinde duranlar, gereksiz ve fantezi isteklerde bulunan kimseler için kullanılan bir deyim. 18. yüzyılda II. Osman ve III. Mustafa devirlerinin Sadrazamı olan ve Şair Fitnat Hanımla aralarında âşk hikâyeleri bulunan Şair Koca Ragıp Paşa, bir gece konağının kütüphanesinde devlet işleri üzerinde çalışırken çok yorulmuş. Bir aralık kapı açılmış, içeriye Arap Dadı girmiş:
- Bâşâ afandi hazretleri, demiş. Biz yarın kuşuk hanım afandi ile Göksu’ya gideceğiz. Acaba bendeniz pembe meşlahı mı giysem, yoksa filiziyi mi? Hanim afandilerle bahse tutuştuk; acaba bana hangisi daha çok yakışır? Paşa lâ havle çekerek pembeleri önermiş. Dadı:
- Öyle ise yarın sabah bir çift kırmızı pabuç isterim, demez mi?
Arap çıkınca Paşa ellerini kaldırıp Allah’a yalvarmış:
- Yarabbi, şu arabın aklını bana bir gecelik emanet ver de rahat bir uyku uyuyayım. Benim derdim devleti ayakta tutmak, arabın derdi kırmızı pabuç.
Konya’da çekilmesi planlanan filmin toplantısında ortaya çıkan ve ülkedeki tek muhalefetin içinde bulunduğu içler acısı durumu çok iyi özetlediğini düşünüyorum, bu hikayenin…
Benim gibi “Rekabetin, kaliteyi artıracağını” düşünenler yanılıyormuş…
Çünkü bir taraf ne kadar bilimsel, rasyonel, gerçekçi, ayakları yere basan, global, faydacı, aklı ön planda tutan bir siyaset ve tanıtım yolu izliyorsa, diğer tarafta o kadar gerçek dışı, tutarsız, faydasız, çıkarcı, bir yol tutturuyor… “Tek Türkiye yasaklandı, komedi filmleri de yasaklanır mı? Dünya’da küresel ısınma var ama Türkiye’de havalar neden soğuk. Tavuklar bu yıl daha az yumurtladı? Sorularıyla şekillenen muhalefetin, taban bulabileceğini düşünmek anlamsız...
Bu bir yol ve yöntemden ziyade ne yapacağını bilememenin verdiği çırpınışlardır…