Ramazan ayı, İslam aleminin sabırla ve tutku ile beklediği rahmet, bereket ve mağfiret ayıdır. Bu ay inananlara farz olan bir ibadetin ifa edilme zamanıdır.Tarih boyunca ramazan ayını eda etme anlayış ve alışkanlığı kültürümüzde ayrı bir yere sahiptir. Madem Ramazan Müslüman’a ait bir aydır, rahmet ve bereketine mahsuben Ramazan yazısı yazmak vacip olmuştur.
Ramazan girdiği halde, hiç bir şey olmamış gibi gündelik uğraşına devam edenler, herhangi bir alışkanlığın tekrarı gibiymiş davrananlar o coğrafyada Müslümanların olduğunu ispata çalışanlara ket vurmaktadır. Bunun diğer adı münafıklık değil midir? Elbette bahsimin muhalifinden bu mübarek ayı Müslüman’mış gibi karşılayıp bu ayın feyiz ve bereketinden istifade etmek isteyenlerin de olduğu hakikati gözden kaçmamalı.
Ramazan ve zaman arasında mükemmel bir bağ vardır. Hemen tüm ibadetlerimiz esasen zamanın ölçümü ve takibi ile ilgilidir. Vakti gelmeden hiçbir ibadet farz seviyesine çıkmaz, vakti geçince de farzlığı iptal olmaz ama artık edası farklılık taşır.
Ramazan ve zamanla ilgili sorum şudur ki, bir Müslüman’ın sevinci ne içindir? Ramazana sağ salim kavuştuğu için mi, Ramazanın muhabbetini özlediği için mi? Müslüman, Ramazanı niçin özler? Öğle namazını kılan biri ikindi namazını özler mi yoksa vakti gelince farz bir ibadeti ifa mı etmeye yönelir? Vakit, her an bitebilecek bir yapıdadır. Dünya vakti ölümle ya da kıyametle bitebilir.
Geçen Ramazan ile bu Ramazan arasında kıyamet kopmuş olabilirdi. Müslüman imanının bir şartı olarak bunu yakinen bilir, inanır, bu yüzden tekrar Ramazan ayına kavuşursa, ilk kez oruç tutacakmışçasına canlı, diri, dinamik ve heyecanlı olarak oruca niyet eder. Bu niyet aynı zamanda kafire karşı bir duruşun hayatiyet kazanmasıdır.
Ramazanda oruç tutmak bir tercih meselesi değildir oysa. Oruç farzdır, farz olduğu için vakti gelince adabına uygun olarak farzlardan biri olarak yerine getirilir. Plan ve program yapılmaz Ramazan için. “Ramazan gelsin de kilo vereyim, şu kadar sadaka vereyim, kötü söz söylemeyeyim” demek orucun farziyeti üzerine gölge düşürmektir. Farz bir ibadeti yerine getirme, Rab ile yapılan sözleşmeyi gerçekleştirme zamanlarından biridir.
Orucun, Ramazan ayında tutulanına Ramazan orucu deyişimiz onun vaktinde tutulmasıyla ilgilidir. Bu sebeple diğer oruçlar farz değildir. Ayrıca oruç “sabır” demektir. Yemekten, içmekten, cinsi münasebetten bilinçli bir uzak duruş vardır. Sahip olduğun halde su içmemek, gücün yettiği halde koltuğunun altında tuttuğun ekmeği yememek, eşin ve helalin olduğu halde cinsi münasebette bulunmamaktır. Bunların tamamında sabrın verdiği kuvvet ve mecal vardır.
Müslüman meydan okumasa da tuttuğu oruç, kıldığı namaz ile kafire karşı bir duruş sergilemektedir. Farz olan bir ibadeti yerine getirmekle, zamanı takip ettiğini, her şeyin bir vakti olduğunu ayan beyan tüm dünyaya göstermiş olmaktadır.