Adnan Menderes, üzerine çok şey söylenebilecek bir figür.
“Ben onu çok sevdim” ise, Menderes ve Ayhan Aşkını anlatan yeni dizimiz.
Bundan yıllar evvel Ahmet Hakan Coşkun “Muazzez Akkaya’yı buldum” diye bir yazı yazmıştı.
Bende bu yazıya nazire yaparak “iyi halt ettin” diye bir yazı kaleme almıştım.
İnsanların hayallerinde yüce bir yere koyduğu figürler üzerine çok oynamanın doğru olmayacağını savunurum ben hep.
Misal, Monaroza şiirine konu alan Muazzez Akkaya…
Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç’un meşhur Monaroza şiirinde anlattığı meçhul aşkı.
Bizim için bu şiir ve bu aşk hikâyesi çok önemlidir.
Muazzez Akkaya’nın meçhul olması ise hazin aşkın efsane olarak dilden dile dolaşmasını sağlamıştır. Bütün meçhul aşklar ve aşıklar Monaroza’yla tabir edilmiştir.
Ancak meçhul maşuk bulununca şiirin büyüsüne zarar vermiştir. Hayallerimiz yıkılmıştır.
İşte “ben onu çok sevdim” dizisinin, bir neslin hayallerini yıkmasından ve Menderes algısına zarar vermesinden endişe duyuyorum.
Sözlerimi bir örnekle açıklayayım.
Dizinin ilk bölümünü seyredince babamı aradım.
- Baba, bana Menderes deyince aklına ne geldiğini söyler misin?
- Allah razı olsun. Şehit oldu. İslam’a çok hizmeti etti, dedi.
Evet, bir kuşağın Menderes algısı bu. “İslam’a çok hizmet etti”
Bugün Anadolu’yu dolaşın. Deyin ki “Adnan Menderes CHP milletvekiliydi” inanmayan bir sürü insan çıkar. Konduramazlar. Hatta abartıp hararetle “O Demokrattı” diyenine de rastlarsınız, “hadi canım sende” diyerek sizi tersleyenine de…
Okuyan, yakın tarihe ilgi duyan her insan rahmetli Menderes’in biraz çapkın olduğunu bilir.
Evet, rahmetli çapkındı. Berrin hanımla evliyken Ayhan Aydan’la ilişkisi vardı. Ancak bu ikin kadın hayatındaki kadınların özeti değildi. Daha pek çok kadın hayatına girdi, çıktı.
Menderes dönemini en güzel dille anlatan, hatta evveliyatını Yılmaz Karakoyunlu “Yorgun Mayıs Kısrakları” romanında harika anlatmıştır. Okunmasını şiddetle tavsiye ederim.
Romanda geçen bir sahne var.
Berrin hanım bir gün annesine Adnan’ı ve çapkınlıklarını şikayet ediyor. Annesi ise şu tavsiyeyi veriyor Berrin hanıma.
- Kızım Adnan gibi adamların hamuru teknede durmaz, taşar. Sen böyle yaparsan benim bildiğim Adnan seni boşar.
Eğer okuyorsanız Adnan Menderes’in yaptığı yanlışları da tüm çıplaklığıyla görürsünüz. Bunlar gizli saklı şeyler değil. Öyle ki Necip Fazıl’ın “Benim Gözümden Menderes” adlı kitabını okuduğumda kimi tespitleri beni acayip şaşırttığını söylemeliyim.
Yinede tabuları yıkacak şeyler yaparken dikkatli olmak gerekiyor.
Bakın bu dizi, bilinen ama çok konuşulamayan bir gerçekliği, Menderes’in özel yaşantısını, sıradan insanların karşısına çıkartıyor.
İnsanların inandıkları değerlerin elerinden alınmasının hazin sonuçları vardır.
Neredeyse evliya olarak düşündükleri Menderes’in yaşamından çapkınlık kesitleri izleyen ahali bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. Yıkılacak ve şaşıracaktır.
Kurtlar Vadisi gibi bir dizi yapan Pana Film istese dönemin siyasi çalkantıları ve verilen mücadeleyi anlatıp tarihe ışık tutsa daha çok seyirci kitlesini ekrana toplayabilir miydi acaba?
Darbeler tarihi gibi izlettirilebilecek ve tarihe geçecek bir dizi yapmak varken neden bir aşk hikâyesiyle yetiniyorsunuz Pana Film.
Bu şekliyle durağan ve tatsız bir görüntü veren diziyi zirveye taşımak için, hem de tarihe ışık tutmak için gelin hikâyeyi aşka dayandırmak yerine darbeler tarihine ışık tutun. Tam bir dönem dizisi yapıp siyasi olayları konu alın. Hem Milletin kafasındaki Menderes algısına zarar vermeyin. Hem de işe yarayacak bir çalışmanın olsun.