“Ben O Okula Gitmem, O Okul İyi Değil ki!”

Barbaros Ulu

---Çocuğum, LGS sınav sonuçları açıklandı. Yüzdelik dilimine göre puanı yüksek okullara yerleşmen mümkün değil.

---Kayıt alanına göre bir liseye giderim.

---Farz edelim ki böyle bir okulu tercih yaptık ve yerleştin. Aldığın bu puanla liseyi bitirdikten sonra akademik yönden başarılı olma durumun da yok.

---Daha çok çalışırım.

---Nasıl çalışacaksın? Odan şeytan dolu!

---Ne şeytanı baba? Benim şeytanla işim ne?

---Teşbihte hata olmaz biliyorsun. Odanda tabletin, dizüstü ve masaüstü bilgisayarın, birinci sınıf cep telefonun varken demek istedim. Sen çalışmak istesen de çalışamazsın, çalışsan da kendini derse veremezsin. Zira bunlar albenisi olan, seni kendisine çeken şeylerdir. Seni senden, seni benden, seni ailenden, seni çevren ve toplumdan, seni derslerinden alan ve seni sosyalleşmekten alıkoyan ve seni sen olmaktan eden handikaplardır. Günümüz çocuklarının şeytanı dense yeridir. Odanda bunlar oldukça, bunlara bir sınır koymadıkça, bunların esiri olmaya devam ettikçe senin durumun “Yarın namaza başlayacağım” deyip de bir türlü namaza başlayamayan ve sürekli öteleyen beynamazın durumuna benzer.

---Bunları alan sensin, şimdi bana niye kızıyorsun?

---Doğru, alan benim. Sen istedin. Yanına da anneni aldın. Olmaz deyince suratını astın, oturuşun-kalkışın bozuk çalmaktı. Bu durumda ne yapabilirdim ki? Geçici de olsa evde bir ateşkes olsun istedim.

---Ama herkesin vardı…

---Zaten sorun o. Başkasında var; benim de olsun, falanın çocuğunda var; benim çocuğumun neyi eksik en büyük teselli kaynağımızdı. Züğürt tesellisiydi bizimkisi. Şimdi tek tesellimiz avucumuzu yalamak olacak.

---Ne yapacağız şimdi?

---Bir meslek lisesine gitsen nasıl olur?

---Ama o okullar iyi değil.

---Diyelim ki o okullar iyi değil. Sen ne kadar iyisin? Herkes yaptığıyla, yapmak isteyip de yapmadıklarıyla kendi yerini belirler. Sen çok yüksek puan aldın da sana illaki şu okula git mi dedim. Sen istedin burayı. Sonra bu okulların neresi kötü? Buralardan toplumun yararına olan ve kendi elinin emeğiyle kazanmak istemenin nesi kötü? Kötü dediğimiz bizim kafalarımızda oluşturduğumuz algılardan ibaret. O okullar işe yaramaz diyen bizleriz. Tüm okullar dört duvar, kapı, pencere, sıra ve masadan ibaret. O okulları iyi veya kötü yapan bizleriz. Okulu bitirince sanayide çalışırsın. Eskilerin tabiriyle kolunda altın bir bileziğin olur.

---Ama ben üniversite okumak istiyorum.

---Bu kafayla nasıl üniversite kazanacak, nasıl okuyacaksın? Perşembenin gelişi çarşambadan belli değil mi? Haydi kazandın ve okudun diyelim… Sonra?

---Sonrası var mı? Üniversite mezunu olacağım işte.

---Yavrum! İş üniversite mezunu olmak değil ki! Önemli olan iş bulabilmektir. Ortalık üniversite mezunu kaynıyor. Çoğu da işsiz! Çarşı-pazarda kaldırım mühendisliği yapıyor. Halihazırda işsizlik oranı en fazla üniversite bitirenler arasında yaygın. Çoğunun elinde imkan olsa gidip sanayide çalışacak. Ama sanayiye gitmeye ne gururu el veriyor, ne de eli. Zaten gitse de sanayici kabul etmez. Ne yapsın dikilecek adamı?

---Ne yapacağız öyleyse?

---Otur düşün, kararını ver: Ya kolunda altın bir bileziğin olacak, ya da kaldırım mühendisi. Tercih senin!

—Size karşı mahcubum, suç benim...

—Değil yavrum, suç niye sende olsun? Esas suç, işe yaramayacağını bile bile senin her isteğini yerine getirmek için saçını süpürge eden bende. Zamanında senin isteklerine ket vurabilmeliydim. Ah babam ah! Onun gibi yapamadım.

—Dedem ne yapmıştı?

—Deden ilkokulu bitirememiş biriydi. Ama esas ilim, irfan sahibi oymuş. Bana en büyük iyiliği her istediğimi almamak oldu. Ağlasam da almazdı. Çünkü bilirdi ağlamanın çocuğun en büyük silahı olduğunu. Zaten almak istese de alamazdı. Çünkü yoktu imkanı. Yoklukmuş meğer beni terbiye eden, onu da frenleyen. Bana hayatı öğretti işte o yokluk. Varlıkmış, imkanı olmakmış esas bizi şımartan. 

—Baba, sistemin hiç mi suçu yok?

—Yavrum! Onu ne sen sor, ne de ben söyleyeyim! İkiniz de aynısınız. Senin elinde dijital oyunlar var, oynayıp duruyor, sıkıldıkça değiştiriyorsun yenisiyle. Devletin de elinde sistem oyuncağı var.  O da sıkıldıkça değiştiriyor.