İnsanlığın yaratıldığı günden bugüne akıl kalp ruh ve nefis birlikteliği hayatın olağan akışında aktif rol almış kıymetli cihazlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ademoğlu beden libasını akıl kalp ruh ve nefisle bir halde bulmuştur. Bu buluş madde ve mananın, şekil veya hakikatin bir insicamı yahut uyumu ile müşerrefleşmiştir.
Ademoğlu ölüm ve yaşam arasında düalizme düçar olmuştur. Her şeyin zıtlıkla anlamlandığı bu dünyada -biz biliriz ki gündüzün varlığı geceyi gecenin varlığı gündüzü iktiza eder.- kendi tutarında ölçüsünde kıvamında bir hayat yaşamanın biricikliğini muhteva eder.
Ademoğlu söz ve davranışlarında akıl kalp ve nefis mutabakatını sağladığı ölçüde hayata tutunma hüviyetine kavuşur. Samimiyetin de işgale uğradığı günümüzde elimizde avucumuzda topyekûn endişelerimiz kaldı. Hayat, bizim tutabildiklerimiz kadar vazgeçebildiklerimizin de toplamıdır. Asıl zihni zorlayan kalbi dağlayan tutturduğumuz şeylerin kaçı bize ait kaçı bize yakışmayan. Başkası olma kendin ol sözleri lafu güzaf edilemez. Bizler kendimizi masaya yatırmakla kendimizi bulmayı eş kılanlardan olmayı yeğleye bildik mi. Kendisi olmamış söz ve davranışları ile bir yol tutturamamış kimse için hayata tutunuyor denilebilir mi? Hayat madem tutunacak bir yerse kendisine tutunmayan hayata tutunabilir mi?
Biz kendimize ve ademoğullarına bakarken ‘‘Ben ne söylüyorum Tamburam ne çalıyor’’ mottosu ışığında bakabilme istidadı edinenlerden olmayı tercih etmişizdir. Çünkü ademoğluna önce ölümü sonra hayatı yarattığının bilgisini apaçık deklare eden hakikat aynı apaçıklıkla ademoğluna niçin yapamayacağınız şeyleri söylüyorsunuz diyerek bizlerin sözleri ve tamburaları ile ilgili önemli bir ikazı işitip itaat etmişlere yahut henüz işitme ve itaat etmek üzere olanlara bahşediyor.
Ben lafu güzaftan sıyrılıp söz ve davranışlarımla bir noktaya varmak zorundayım. Bu benim kendime ve ait olduğum insanlara ve canlı ve cansızlara karşı vazifelerimden pek çoğundan bir tanesi. Hakikat! Benim yapabileceğim şeyleri bilerek yapabilmeyi, konuşurken uzanırken, insi ihtiyaçlarımı yerine getirirken, bilerek hareket edebilmeyi bir bilinçle, farkındalık halinde ehemmiyetle yapabilmeyi kesinkes ortaya koyuyor. İnsanın zıtlıklar içerisinden birliğe ulaşması, tutarlılıkla neticelendirmesi, davranışları yani eylemleri yani yapıp ettiklerinin sorumluluğunda, ahlaken mümeyyiz bir yaşama halini gerektiriyor.
Peki ben sözlerime ve davranışlarıma bir birliktelik katamazsam yani sizlere karşı samimiyetimi kaybedersem dürüst ve güvenilir kişiliğimi zedelersem inandığım gibi yaşamak yerine yaşadığım gibi inanırsam sizler bana tamburamın artık para etmediğini yüzüme söyleyebilirsiniz şayet sizin sözlerinizin ve tamburanızın bir ehemmiyeti olması mukabilinde.
Hayatın içerisinde bir yere konumlandıktan sonra sözlerimin ve tamburamın bir noktada para etmediğini fark ettiğimden beri sükût halinde kalmayı şahsiyetime kazandırmanın telaşında oldum olacağım. Çok laf yalansız çok para haramsız olmaz diyenlerden yana olarak sözlerimi ve tamburamı para kazanmak hırsından şöhret kazanmak saplantısından kopartıp dünyayı terk edebilme düsturunu kendime kazandırmak için belirli bir süreyi kendime mühlet tanıdım. Bu sözlerim ardından tamburası ne söyler denilebilir. Bana göre tutarlı yaşamak saygınlık mertebesinin zirvelerinde konumlanmaktır.
İnsanlık on binler yılı geride bıraktı. Dün bugün ve yarın âdemoğullarının en hayırlısı büyük bir uyumla sözlerinin ve davranışlarının sıhhatini koruyanlar olacaktır. Her koyun kendi bacağından asıla dursun biz âdemoğulları olarak kendimiz için istediğini kardeşimiz içinde istemeye devam edeceğiz. Sözleriniz ve tamburanız işitsin ki münafıklığın ciritattığı köşe başlarında artık deruni sessizliklerimiz var. Dilini tutan kurtuldu! Aldanan aldatan kadar suçludur! Bu hüküm bize dayatılan ya da yutturulan şeylerin bir cümbüşle takdim ettiklerine duyduğumuz isyanımızdandır. Artık dur diyoruz. Sazın altındaki sözü duyuyoruz görüyoruz. Bildiğimiz ya da bilemediğimiz ne varsa her şeyi bilene havale ediyoruz. Aklımızın kalbimizin ruhumuzla birlikte sonsuzluğa evirilişini ilan ediyoruz. Dünya da dönen bütün çakallıkları! Tamburaları ve sözleri ile kâhinliğe soyunanları affetmiyoruz. Samimiyetimizi azık yaptık! Halimiz de ahvalimizde kuru et yiyen bir kadının oğlunun şu sözlerini tekrar etmekten öte değildir.
Din samimiyettir! Din samimiyettir!