Futbol Camiası bu aralar kaosta. Teknik heyetin, yönetimin, futbolcuların, en önemlisi taraftarın söylemleri, kararları, açıklamaları derken her şey birbirine girmiş durumda. TFF çaresiz durumda.
Tüm bu hengamenin ortasında Dirk Kuyt’un basın toplantısında yüz ifadesi, beni oldukça düşündüren, bir o kadar da etkileyen tavırları, bu yazıyı hazırlamama vesile oldu.
Bildiğiniz üzere, Türkiye’nin en köklü, milyonlarca taraftara sahip üç kulübünden birisi olan Fenerbahçe, UEFA Tahkim Kurulu tarafından Avrupa kupalarından iki yıl MEN CEZASI almıştı.
Kimlerin verilen cezaya sebep olduğunu bir tarafa bırakalım. Türk futbolunun yaşadığı bu olay, futboldaki heyecanı azaltacak ayrıca gelecek yıllarda da etkisi açısından oldukça kötü sonuçlar doğuracaktır.
Önyargısız bir gözle, ihtimaller üzerinden düşünürsek, CAS’taki itirazdan Fenerbahçeli futbolcuların dahi beklentisi yok. Cezanın bu haliyle kesinleşeceği, bir ihtimal bazı indirimleri uygulansa dahi MEN CEZASI’ nın kaldırılmayacağını varsayabiliriz.
Açıklanan karar halkımızın önemli bir kısmını üzdü. Fakat bu sonuç bizim bir kulübümüze değil de, kanlı bıçaklı olduğumuz bir ülkenin takımına verilmiş gibi sevinenlerde var.
Başkalarının üzüntülerinden mutlu olan bu insanlara, profesyonel futbolculuğun yanında, kişiliği ile de Türkiye’ ye gelmiş en iyi futbolculardan olan Dirk Kuyt’ da katıldığı basın toplantısında dikkat çekti.
Kuyt “Bu olay İngiltere’ de yaşansa ve rekabeti en üst sevide olan Everton ile Liverpool arasında meydana gelse, değil birbirlerini kösteklemeyi, yoğun bir biçimde destek olduklarını görürüz. Buradaki durumu anlayamıyorum. Niçin birinin acısı, diğerinin sevinci olur ”sözlerini söyleyen Fenerbahçeli futbolcuyu destekleyen tavrı ve devamındaki sözleri çok etkileyiciydi.
Ünlü oyuncunun sözleri, futbol camiamızın durumunu aktardığı kadar,halkımızın hiçte küçümsenmeyecek bir oranının içinde bulunduğu ruh halini gösteriyordu.
Çok büyük bir kısmı Müslüman olan ve bin yıla yakındır aynı coğrafyada yaşayan insanımızın, maalesef başkalarının acısından mutlu olma gibi bir hastalığı var. Sadece yakın tarihimize baktığımızda bile tablo iç açıcı değil. Yaşanan darbeler, siyasi karışıklıklar, iç çekişmeler ve çatışmalar bu ruh durumunun en açık göstergelerinden.
Aynı parti ya da ideoloji için çalıştığını söyleyenler bile, sırf kendi çıkarları ve konumları için yada kaybettikleri menfaatlerine yeniden kavuşmak amacıyla onları var eden yönetimlere, çalışma arkadaşlarına en önemlisi halkına rahatlıkla ihanet edebiliyorlar.
Sırf başkalarının mutsuz olması adına, çalıştıkları kurumun karışmasını, personelin mutsuzluğunu, gereksiz enerji kaybının olmasını, hatta kendi emeği olan şeylerin bile yok olup gitmesini isteyebilen insanlarımız var.
Onların durumu, hikayede anlatılan “Ne dilersen dile. Ama sana sunulanın iki katı komşuna verilecek” denilen adamın “Bir gözümün kör olmasını diliyorum” cevabındaki gibi.
Oysa yüce kitabımızda “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır (Maide Suresi- 8.Ayet)”buyrulmuştur.
Yine Hz. Peygamber defalarca, ırk, kabile, konum, şahsi menfaat gibi unsurlara dikkat çekmiş ve buradaki asabiyeti, haddi aşmayı yasaklamıştır.
Bir büyük liderin asılması, siyasi liderlerin yasaklanması, kılık kıyafet adına sığınarak insanların eğitim haklarının ellerinden alınması, mahalle baskısı, hak ettiği halde verilmeyen konumlar, statüler, kısacası toplumsal üzüntülerimiz maalesef bir başkasını sevindirebiliyor.
Bu insanlar öylesine bencildirler ki, ülke zarar mı etmiş, bilmem kaç milyon dolarlar mı harcanmış, demokrasi askıya mı alınmış, insan hak ve hürriyetleri yok mu sayılmış, esnaf zarar mı etmiş, çevre kirletilip tarumar mı edilmiş umurlarında olmaz. Başkasının gözyaşından, eleminden, kederinden hoşnut olabilirler.
Bir parça vicdan taşıyan bir kişinin, böylesi bir ruh durumunu anlaması mümkün değil.
Ayrıca Hz Peygamberimiz “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır. (Buhari)” buyurmuştur.
Başta söyleyeceğimi, en son söyleyeyim. Kendimi bildim bileli fanatik olmasa da koyu bir Galatasaray taraftarıyım. Ama buradan açıkça söylüyorum ki, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ ın aldığı cezalar bırakın beni sevindirmeyi derinden üzmüştür.
Beni mutlu eden en başta milli takımımızın ve gönül verdiğim Galatasaray’ın başarılarıdır.
Başkasının acısı beni niye sevindirsin ki? BEN ÖNCE İNSANIM…
Hayırlı İşlerinizde Başarılar Diliyorum.