Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu durup, dururken bir mezhep tartışması başlatmak istedi. Alevilik konusunun seçim döneminde gündeme geleceğini tahmin ediyorken, tartışmaya açılmaması üzerine bu çıkışı yaptığı anlaşılıyor.
‘Ben bu konuya çalıştım, bana buradan soru sorun’ demeye getirmiş beyefendi.
Herkes kendisinin mezhepsel tercihini biliyor ve kimse laf etmiyordu. Çok şükür Türkiye, mezhep tartışmalarını gündeminden düşüreli hayli zaman oldu.
Paradoksal biçimde ve Masa ortaklarından birinin de adının karıştığı Madımak olayları vesilesiyle gündemimizi son kez meşgul eden ‘mezhep’ tartışmasının müşterisi yok.
Ancak, garip ve anlaşılmaz biçimde mevzu tartışmaya açıldı.
Bayram döneminde, kardeşlik duygularının yükseldiği bir zaman diliminde meseleyi ele almak istemedim.
Ancak, yaptığını sindirmenin mümkün olmadığını da ifade etmek gerekiyordu. Zira eleman buradan bir menfaat devşirme kastıyla konuyu açtı.
Olay tersinden gerçekleşmiş olsa, rakibi Erdoğan ya da bir başka siyasi mevzuyu açsa ve ‘Kılıçdaroğlu Alevidir’ deseydi yer yerinden oynardı. ‘Sadece bir gerçeği ifade ettim. Kötü bir niyetim yok’ demesi fayda vermezdi.
Ülke içinden ve dışından bindirilmiş kıtalar sıraya dizilir, açıklamayı kınamakla kalmaz yeri-göğü talan ederlerdi.
Buradan bir Gezi Parkı provası daha çıkartılırdı.
‘Aman efendim, sen nasıl mezhep ayrımcılığı yaparsın’ denilirdi. ‘Siz Madımak’ta Alevileri yaktınız’ demekten de geri durmazlardı.
Gariptir…
Meseleyi gündeme taşıyan Kılıçdaroğlu olunca mesele ne kadar da yüzeysel biçimde geçiştirildi.
Oysa, Kılıçdaroğlu yukarıda varsayım olarak ifade ettiğim cümlenin çok ötesine geçti.
‘Ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancıyla yetişmiş samimi bir Müslümanım.’ demesi aslında yenilir – yutulur bir şey değil.
Benzerini Erdoğan yapsaydı: ‘ Ben Sünniyim. Hanefi mezhebine inanan, Ehli Sünnet vel Cemaat inancıyla yetişmiş samimi bir Müslümanım’ demiş olsaydı hangi tepkiyi alırdı?
Alevileri ve diğer mezheplere mensup olanları dışlamakla ve kendi kendisini ‘samimi bir Müslüman’ olarak ilan etmekle itham edilirdi.
Pes doğrusu…
Geçen sene aynı olaya ilişkin açıklama yapan İyi Parti Ankara milletvekili İbrahim Halil Oral topa tutulmuş, linç edilmişti. ‘Kılıçdaroğlu Alevi’ dediği için hakkında olmadık şeyler söylenmişti.
Aynı meseleyi Kılıçdaroğlu gündeme taşıyınca ‘ne kadar içten ve özgüveni yüksek biri’ oluverdi.
Kendisini acındırmak istedi. Seçim yaklaştıkça başka nelerden medet umacağını tahmin etmek gerçekten zor.
Bununla seçimde kilit rol üstlenecek HDP seçmenine bir temenna çaktığını, kendi etnik kökenini hatırlattığını düşünüyorum.
Şu anda 6’lı masa mensubu partilerin seçmenlerini ‘çantada keklik’ gördüğü için HDP desteğini sağlamaya çalışıyor.
Hangi mezhebe mensup olduğu beni ilgilendirmemekle birlikte, açıklamasından aşırı derecede rahatsız oldum. Niçin vurguluyorsun kişisel tercihini, bizi ne ilgilendirir dedim.
Açıklamalarıyla, İbrahim Oral’ın kaygısını tetikleyebilir diye de düşünmeye başladım.
Sorulmayan bir soruyu gündemde tutma çabası tam bir ‘fırsatçılık’.
Milletimiz bu türden ifadelere prim vermez; oy vermek için mezhebine bakmaz.
Gençlerin farklılıklardan hoşlandığı fikrini kendisine kim anlattıysa, yalan söylemiş.
Twitter üzerinden Alevi olduğunu vurgulamakla gençleri kazanamayacağı gibi kısır mezhep tartışmasına taraftar olmayan geri kalan seçmeni de ürküttü.
İçerinden, dışarıdan verilen onca desteği heba etmede mahir olan Kılıçdaroğlu bu fırsatı da kaçıracak anlaşılan.
2009 yılı yerel seçimlerinde, İstanbul Belediye başkan adaylığı döneminde seçmen kaydını İstanbul’a aldırdığı için 2010 Referandumunda Ankara’da oy kullanamamıştı hazret.
Gayrısını düşünün…