Yerel seçimler yaklaşırken yine ittifaklar, adaylar gündeme geliyor. Bu konuda yazmak için henüz erken. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde gördük ki o işler öyle kolay olmuyormuş. Cuma akşamı masayı dağıtan pazartesiye yeniden geri dönmüştü. Bir diğeri kendi adaylığına engel olamayacağını söylemişti. Bu nokta da Amerikan yönetiminin ve Avrupa devletlerinin ülkemizdeki büyükelçilerinin tavırlarını takip etmek gerekiyor. Sonuçta gerek ittifakların oluşum sürecinde gerekse de adayların belirlenmesinde yüzünü batıya dönen, aydınlanmacı bir muhalefete sahibiz(!) Benim bugün asıl bahsetmek istediğim konu doğrudan yerel yönetimlerin yapısını konuşmak. Çünkü sistem iyi olmadığı sürece çoğu belediye de kazanan parti veya aday fark etmeksizin aynı yanlışlık devam ediyor.
Bir ara yerel yönetimlerde özerklik muhabbeti vardı. Konunun Doğu’da bölünmeye neden olacağını sonradan idrak edince vazgeçildi. Yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması falan diye kıvırmaya başlanmıştı. Bence bırakın yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasını, mümkün olduğunca kısıtlanması gerekiyor. Belediye harcayacağı her kuruşun hesabını vermeli. Dikkat ederseniz harcadığı değil, harcayacağı diyorum. Çünkü harcanan paraya bir kılıf bulmak her zaman kolay olmuştur. Belediye meclisinde ahbap, çavuş ilişkileriyle alınan kararlarla belediyeler milyonlarca lira zarara uğratılıyor. Özellikle imar konusunda dönen dolaplar çok. İyiler mutlaka var, onları bir kenara koyalım. Fakat başkan ve yakın çevresi, belediye meclis üyelerinin amacı genellikle belediye üzerinden çıkar sağlamak oluyor.
Yanlış anlaşılmamak için galiba somut örneklerle gitmek gerekiyor. Bu konular da sıkıntı genellikle rantın fazla olduğu üç büyükşehir ve sahil kesiminde oluyor. Başkan ve yönetiminin niyeti bozuk olduktan sonra ülkenin en ücra yerinde de yolsuzluk yapılabilir o da ayrı bir mesele. Bizim Karatay Belediyesi gibi kredi kullanmayan, borcu yok denecek kadar az olan demode anlayışla yönetilen belediyelerimiz konunun dışında kalıyor. Belediye dediğin konser düzenler, yaptığı ihalelerle çevresine katkı sağlar. Boş bulduğu her yere park, yeşil alan yapmakta neymiş. Ali Ulvi Kurucu Caddesi ve çevresindeki parklar karşılıklı birbirleriyle selamlaşıyor, insan hangisine gideceğini şaşırıyor. Hasan Kılca başkan ve ekibi müteahhitler, organizatörler, elinde çanta ile ihale peşinde koşanlar tarafından eminiz sevilmiyordur. Vatandaşın sevgisi ve aynı “demode” anlayışla umarız bir dönem daha göreve devam eder.
Öncelikle belediyelerin borçlanmasının önüne geçilmeli. Belediyelerin arsaları, taşınmazları başkanların şahsi mülkü değil ki onların keyfi borçlarına bedel olarak satılsın. Bugün resmi ilanlara bakın onlarca belediye arsa, işyeri vb. satıyor. Bu satışlar durdurulmalı. Özellikle arsalar kamunun elinden çıkarılmamalı. Belediye illâki arsa satmak zorunda ise bu satış TOKİ’ye olmalı. Ülkemizdeki konut sorunu ve kentsel dönüşümün kısa vadede çözülmesi zor görünüyor. Müteahhitler kentsel dönüşüm işiyle ilgilensinler, akbaba gibi belediyelerden arsa koparmaya çalışmasınlar. Satılan arsaların büyük bir kısmı da yatırım amaçlı alınıyor. Alan hemen konuta dönüştürmek yerine bekletip arazinin daha da değerlenmesi için zamana oynuyor. Sonuçta belediyeden koparılacak bir imar değişikliği ile bir anda rant ikiye üçe katlanabiliyor.
Köylerin birer mahalleye dönüştürülüp merkezi belediyelere bağlanması ile belediyecilik iyice tuhaflaştı. Özellikle sahil kesiminde rant oldukça arttı. Belediyelerimiz sırf poz kesmek uğruna elindeki kaynağı yanlış kullanmaya başladı. Çiftçiye mazot gübre, tohum desteği sağlayan belediyelerimiz var. Fakat aynı büyükşehir belediyesi toplu ulaşımda ülkenin en pahalıları arasında yer alıyor. Belediye vatandaşa verdiği kartta aylık belli bir miktar para yatırıyor. Aynı vatandaş bir yandan kaymakamlıktan da yardım alıyor. Belediyeden alınan yardım kartlarında gelir durumundan ziyade belediyeden tanıdığının olup olmaması etkili oluyor. Asgari ücretin üzerinde geliri olup da belediyeden kart desteği, çocuğa kantin desteği, doğalgaz desteği vb. alanlar çok. Belediyelerin kaynakları bu şekilde suiistimal ediliyor.
Kaynaklar çarçur edildiğinden o şehirde yaşayan herkesi ilgilendiren su, toplu taşıma, belediye tarafından üretilen ekmeğe fahiş zamlar yapılıyor. Başkanın icraatları kötü bile olsa sırf muhalefet partisinden diye övülmeye çalışılıyor. Övenler de genellikle tuzu kuru olanlar. Markete bile araba ile gidip, toplu ulaşım fiyatlarından bihaber olanlar. Marketten paketli tam buğday ekmeği alıp belediyenin ürettiği ekmeğin kalitesini, fiyatını bilmeyenler. Faturayı otomatik ödemeyle banka yaptığından kullandığı suyun bırakın metreküp fiyatını bilmeyi, faturayı bile görmeyenler başkanlarını öve öve bitiremiyorlar…
Yerel seçimlere hazır vakit varken meclis açılınca yerel yönetimlerle ilgili bir düzenleme yapılmalı. Her şey başkanın, belediye meclisinin keyfine bırakılmamalı. Ekonominin durumu belliyken kaynaklar vatandaşın yararına kullanılmalı. Belediyelerin, başkanların çiftliğine dönüştürülmesine izin verilmemeli.