Batıyı anlamak için son üç yüz yıla bakmak en doğrusu olacaktır fakat bizim bunu tarihi sürece değil de daha çok batının uygulamalarında ki amaç ve hedefi üzerine düşünmemiz ve ona göre yorumlamamız gerekir. Birinci Dünya savaşından sonra hasta dedikleri Osmanlıyı paylaşma yarışına giren batılı devletler kendi emellerine hizmet edecek olan kişileri yönetimin başına getirerek bazısı sözde İslam cumhuriyeti, bazısı krallık veya bazısı da emirlik gibi yönetim şekillerinde önce Arap dünyasını kontrol altına aldılar burada halkanın eksik tarafı da tüm Müslüman alemine liderlik eden Osmanlının dağılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin yönetimi ve uygulayacağı politikaların nasıl kontrol edileceği olgusudur.
Türkiye’nin uyguladığı politikaların en başında tüm milleti yani İslam ümmeti ile ilişkilerini koparacak olan politikalar hep vesayet odakları siyasi, ekonomi ve ordu içindeki işbirlikçilerinin dolaylı müdahaleleri ile kontrol edilmeye çalışılmıştır ve kısmen de başarılı olmuşlardır. Daha düne kadar bırakın İslam dünyasını diğer Türk cumhuriyetleri ile dahi ilişkimiz yok denecek kadar azdı.
Demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin doğup geliştiği yer olarak bizlere lanse edilen Avrupa’nın gerçek yüzü son günlerde bir kez daha kendini göstermeye başladı. Türkiye’ye karşı ikircikli bir politika ve uygulamalarla bildiğimiz Avrupa devletleri, Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütü PKK seviciliğine devam etmektedir. Sözde demokrasiyi başka milletlere ihraç ettiğini savunan batılı devletlerin asıl niyetinin kendilerine hizmet eden kukla devletçikler kurmak olduğunu ve bizi demokrasi kılıfı ile kontrol edecekleri kişi veya kurumlar vasıtası ile yani vesayet odakları tarafından yönetilerek kendi çıkarlarını korumak istediğini unutmamız gerekir.
Türkiye dahil tüm Müslüman aleminde çıkarlarına uymayan seçilmiş olsun diktatör olsun veya kral olsun fark etmez çıkarlarına uymuyorsa ufak bir isyan ayaklanma veya darbeyle yönetimleri kolaylıkla el değiştirmeye alışmışlardı (En son Mısır örneği). Türkiye batı için tüm İslam alemine liderlik yapabilecek potansiyele sahip tek devlet olduğu için her zaman farklı politikalara maruz kalmıştır. Vaktiyle AB’ne üyelik için başvurduğumuzda, bizdeki yasaları göstererek, almamak için bahaneler üretmişlerdi .
Biz de AB’yi patronlar kulübü olarak görür ve ısrarla girmek isterdik. Onlarda ısrarla insan hakları demokrasi ve özgürlük kısıtlamaları var diyerek Türkiye’yi kapıda bekletmeye devam etmiştir. Biz ne zaman özgürlüklerin önünü açmaya başlasak mutlaka bir darbeyle bunlar askıya alınarak batının istediği kozları sözde bizim olan bizden olan ama göbeği ile batıya bağlı ordumuzun içindeki bazı odaklar buna imkan vermiştir.
Türklerin en kutsal değerleri olan vatan, millet ve devlet üçlüsünün temel dayanağı olan ordunun içine sızarak istemedikleri yönetimleri darbeyle indirmiş yerine askerler geçerek batının istediği seçilmişler başa geçinceye kadar yönetimi ele almışlardır. Hatırlayın nerede ise her on yıla bir darbe ortalaması ile Türkiye artık darbeler ülkesi olarak anılır olmuştu (en son Temmuz darbe girişimi).
Rahmetli Menderesin darbeyle indirilip idam edilmesi sonrasında IMF ile anlaşarak da ekonomik olarak yine batının güdümüne yani kontrolüne girdik ve her darbelerden sonra tekrar ve tekrar borç alarak yine batının amaçlarına hizmet eden uygulamalara hepimiz şahit olduk.
Bu tür uygulamalara örnekler çoğaltılabilir ancak son üç beş yılda Türkiye batının tüm oyunlarına yüksek sesle karşı çıkarak batıyı hayal kırıklığına uğratmıştır. Şöyle ki batı Türkiye’yi kontrol edemedikçe düşmanca politikaları aleni bir şekilde yapmaktan çekinmemiştir. Türkiye’den bir Erdoğan diye biri çıkıyor batıya iki yüzlülüğünü yüzüne vuruyor ve oyunlarını bozacağını aleni bir şekilde seslendirebilir bu batının kabul edeceği bir durum değildir.
Yoksa Alman istihbaratı BND’nin darbeyi Fetö yapmadı diyerek açıklama yapmasını nasıl izah ederiz ki, bu açıklamaya Türkiye’deki muhaliflere destekten başka hiçbir işe yaramazdı ve Almanya istihbaratı görevini yaptı sıra Türkiye’deki muhaliflerin bu iddianın altını doldurmasına kaldı. Oyun bu işte yoksa niye Alman istihbaratı durduk yere böyle bir açıklama yapsın ki.
Ya da İsviçre, Hollanda veya Almanya gibi çoğu batı ülkesi niye PKK’nın miting yapmasına veya devlet televizyonlarında veya gazetelerde Hayır oyu kullanın diye propaganda yapıyorlar. İşte tüm mesele bu batı artık Müslüman bir yönetim ve Müslüman bir lider istemiyor. Erdoğan, batının gözünde İslam alemini tek çatı altında toplayabilecek bir lider olduğu için gücünün zayıflatılması ve iktidardan uzaklaştırılması gerekir. Ve oyunun açık oynanmasının sebebi de budur.
Saygılarımla