Terör Örgütlerinin Türkiye’ye yönelik saldırılarının neresinden bakarsanız bakın aralarında yakın bir işbirliği içinde olduklarını ve birbirini destekleyen mahiyette saldırılar olduğunu görebiliriz. Peki Terör örgütleri Türkiye’den ne istemektedir.
Bu sorunun cevabını Suriye ve ırak gibi orta doğu politikasında mı, Afrika gibi üçüncü dünya ülkeleri ile ilişkilerde mi veya Rusya, Çin gibi doğu politikalarında mı aramak gerekir. Veya Pyd’nin kantonları birleştirme hayaline son veren Fırat Kalkanı harekatı öncesi 15 temmuz darbe girişiminde mi veya 2008 yılında Sayın Erdoğan’ın IMF ile anlaşma imzalamayacağım dediği dönemlerde mi aramak gerekir. Bence hepsi ama topyekün saldıran terör örgütleri Türkiye’den ne istemektedir sorusunun cevabı Türkiye’deki yönetim veya kişiler değil uyguladıkları politikalarıdır, ancak bu politikaları uygulayan lider Erdoğan ve de siyasi parti Ak Parti olduğu için hedef tahtasına bunlar konulmuşlardır.
Önce ki dönemlerde olduğu gibi değil, artık bize biçilen gömleği giymek istemiyoruz çünkü bu gömlek bize dar geliyor ve bu da terör örgütlerinin silahlı, bombalı saldırıları ile yani batının vekaletinde ki terör örgütleri ile bizi zorlamaya devam ediyorlar. Terör örgütleri Türkiye’den ne istiyor sorusuna tekrar dönersek yoksa son aylarda televizyon programlarında toplumsal ayrışmalardan veya toplumun kutuplaşması yönünde ki tartışmalarında olduğu gibi ülke içinde mi aramak gerekir. Bence bu en güçlü seçeneklerden biridir ki bunu destekleyen yazıları da batı medyasına bakarak görebiliriz ve bu makaleler iç çatışma ihtimali meselesinde karar vermemize yardımcı olabilir.
Son yıllarda dış basında yabancı yazarlar tarafından Türkiye ile alakalı köşe yazısı ve makalelerde Türkiye iç savaşa sürükleniyor gibi yorum yapmaları ve bunu destekler biçimde Batılı devletlerin sürekli kendi vatandaşlarını Türkiye’ye seyahat etmemeleri yönünde uyarılarını sıklaştırmaları ve bu haberlerin Türk basınında da sürekli yer verilmesi de toplumu germe konusunda üstlerine düşeni yapmaktadırlar.
Geçen ay Amerika’da Partiler üstü Siyaset Merkezinin düzenlediği Türkiye-Amerika ilişkileri adlı panelde konuşan Amerika’nın eski Ankara büyükelçisi Edelman’ın Türkiye’nin bir iç savaşa doğru ilerlediğini belirtmesi de aklımıza yine batının son büyük oyununun iç savaş ihtimali üzerine kurgulandığını göstermektedir. Peki bu iç savaş ihtimali nedir? Bu sorunun cevabını yine bir batı gazetesinde Daily Telegraph yazarı Con Coughlin bir makalesinde aynen şöyle diyor ‘’Şimdi tüm her şey Türkiye’nin yeni bir iç savaşa sürüklenmekte olduğuna işaret ediyor ve bunun koalisyonun IŞİD’le mücadelesine olumsuz etkileri olacaktır.’’ diye devam eden makalesinde PKK ile PYD arasında ki iyi ilişkilerden bahsetmesi ve bu örgütlerin Kürtlerin haklarının savunucusu olarak gösterilmesi ile beraber Türkiye’nin iç savaşa sürüklenme ihtimalini sürekli gündeme getirmeleri ve bununla alakalı olayların seyrini takip ederek son aylarda meydana gelen terör saldırılarını daha doğru okumamıza yardımcı olacaktır. Bu terör olaylarının en önemli amacı toplumun huzurunu bozarak kaotik bir ortam oluşturulup halk içinde korkunun hakim olduğu bir ortam da iç çatışmalara zemin hazırlamak için yapılmış terör saldırılarıdır.
Ana muhalefet partisinin de sürekli toplumun kutuplaşmasına ve toplumsal gerilime vurgu yaparak siyaseten ortamı gergin tutmaya çalışması da bilerek veya bilmeyerek batının oyunlarına alet olmaktadır. Diğer taraftan batının umut ettiği Türkiye’nin iç savaşa girme ihtimali yoğunluğu güney ve doğu illerimiz de yaşayan Kürt kardeşlerimizin son aylarda Beşiktaş ve Kayseri bombalı saldırılarında gösterdikleri tepki tüm oyunları boşa çıkarmaya yetmiştir. Diyarbakır, Mardin, Şırnak veya Şanlı Urfa veya İstanbul, Antalya veya Konya da velhasıl yurdun dört bir köşesinden teröre karşı tepki ve birlik mesajları Batının oyunlarını boşa çıkarmıştır ve biz birlik olduğumuz sürece de boşa çıkacaktır.
SAYGILARIMLA