Batı

Doç. Dr. Ömer Akdağ

Bütün darbelerin arkasında batının olduğu bir daha görüldü.

Aradan iki haftayı mütecaviz zaman geçti. Batıdan geçmiş olsun diyen yok.

Böyle şikayetleniyor sayın cumhurbaşkanı.

Batının bize, dost mu yoksa düşman olduğu hala anlaşılmadı mı?

Bütün bu musibetlere rağmen bir defa daha kendimizi batıya göre biçimlendirelim mi?

Ne dersiniz?

Tıpkı 1926'da olduğu gibi.

İsviçre'nin bilmem ne kantonundan kopyaladığımız medeni kanunla Türk milleti "medenileştirilmişti".

Bu günlerde anayasa değişikliği gündemde.

Söz gelimi, darbelere karşı ülkesinde miting yapan vatandaşlarımızı hazmedemeyen Almanya'nın anayasasını kopya edelim mi?

Veya 15 Temmuz gecesi 250 şehidimize mal olan menfur darbenin faalini besleyen ve organize eden ABD'nin anayasasını alalım mı?

1930'larda "adam olmak" için mutlaka batılı olmamız gerektiği söylenmiyor muydu?

Ya da "yurtta sulh konseyinin" tavsiyesini uyarak İslam dünyasına sırtımızı çevirelim mi?

Beyler,

Bütün Bu Müsibetler Müslüman Türk Milletinin Kendine Gelmesi İçin Kâfidir Kanaatindeyiz.

DARBE VE ŞEHİTLER

Cihan tarihinde bir “askeri” darbeye mukavemet eden ve başarıya ulaşan bir örnek yok, bildiğimiz kadarıyla.

27 Mayıs darbesinde niçin halkımız mukavemet etmedi?

Bu soru önemlidir. Hâlbuki aynı milletin mensubuyuz.

Menderes niçin feda edilmiştir?

Bu hususta bir çok değerlendirme yapıldı şimdiye kadar. Bizce meselesin özü, ordumuzun millet nazarındaki algısıdır. Milletimiz, 27 Mayıs darbesinde ordumuzu peygamber ocağı olarak gördü. Ordumuzun içinde ihanet şebekesinin olabileceği ihtimalini düşünmedi.

Daha sonra devam eden darbe teşebbüslerinde de aynı duygular devam etti. Ama azalarak devam etti. Yani milletimiz ordumuza güveniyor fakat ordumuzun içinde ihanet şebekesinin olabileceği ihtimalini varit olarak görmeye başlamıştı.

15 Temmuz darbe teşebbüsünde artık mesele tamamen anlaşılmıştı. Ordumuz, yine bizimdi fakat ordunun içinde ihanet şebekesinin olduğu görülmüştü. Feto ihanetinin organize ettiği anlaşılan son darbe teşebbüsüne milletimiz, iman dolu göğsüyle mukavemet etti.

Dikkat ederseniz 15 Temmuz gecesinde Şehitler köprüsünde milletimizin bir ferdi “sen kimin askerisin” diye haykırıyordu.

Nihayet milletimiz, iman dolu göğsüyle bu emsalsiz belayı bertaraf etmiştir.

Türkiye, yeniden yapılanıyor. İhanet şebekesi tespit ve tevkif ediliyor. Muhakeme dönemi başlatıldı.

250’ye yakın şehit verildi. Binlerce yaralılarımız var. Cenab-ı şehitlerimize rahmet etsin, yaralılarımızın acil şifalar diliyoruz.

Şehitlerimizin adları gönlümüzde yaşayacaktır elbette. Ama onların adları okullarımız başta olmak üzere, eğitim müesseslerimizde yaşatılmalıdır.

Darbeciler bu ülkenin başına bela olduğuna göre ve Mithat Paşa da bir darbeci olduğuna; sormak gerekmiyor mu; Niye, Halâ Mithat Paşa Adı Okullarımızın Adı Olarak Devam Ediyor?

Googledan girerseniz Türkiye’nin birçok yerinde Mithat Paşa adının muhtelif okullarımızda devam ediyor.

Bu, kabul edilemez.

Ülkemizde “Mithat Paşa” adını taşıyan bütün okullarımızın adı, 15 Temmuz şehitlerimizin adlarıyla değiştirilmelidir.

Mithat Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e darbe yaptığını bilmeyen var mı?

Öyleyse niye halâ bu menfur adın (Mithat Paşa) okullarımızda devam ettiği merak konusudur.

Artık, devlet-millet bütünlüğü sağlanmalıdır.

Devletine sahip çıkan bir millet olduğumuz, 15 Temmuz’da ispat edilmiştir.