Rusya’nın havadan, YPG’nin de karadan saldırılarını artırması ile Suriye’deki mülteci meselesi başka bir boyuta taşındı. Savaş senaryolarının tartışıldığı dönemde ise bizim bazı gazete ve internet sitelerinde yer alan haber ve yorumlara bakacak olursak yine her şeyin sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı ve hükümet gösterilmeye çalışılıyor. Yahu kardeşim yeni bir göç dalgası başlıyor, nerdeyse savaş gündeme gelecek bu noktada bari biraz tutarlı olun. Yaptığınız haberleri vicdanınızla bir değerlendirin ama nerde…
Ülkemizin sıkıntılı bir dönemden geçtiği ortada, maalesef kısa vadede bu durumda pek bir değişiklik de olmayacak. İçeride PKK, dışarıda ise Suriye denklemindeki örgüt ve ülkelerle uzun bir süre daha uğraşacağız. Bu noktada en azından dış politika konusunda ülke içerisinde bir birliktelik beklenebilirdi. Fakat özellikle bir kısım medya, haber ve yorumlarıyla halkı yanlış yönlendirip, mücadele ettiğimiz devlet ve örgütlere şirin görünmek için elinden geleni yapıyor. Birliktelikten kastım yanlış anlaşılmasın. Bütün medya bir propaganda aracına dönüştürülüp, hükümetin sesi olsun, gerçekler saklanıp, halka sürekli tozpembe bir tablo çizilsin demiyorum. Sadece yaşanılan olaylar olduğu gibi bile aktarılsa eminim epey bir yol alabiliriz. Fakat bir kısım varakpareler ve onların dijital kardeşleri olan haber siteleri bırakın olayları olduğu gibi aktarmayı, abartılı, yalanla dolu, 3-5 sayfalık açıklamalardan birkaç satır tırtıklayarak akılları sıra algı operasyonu yapmaya çalışıyorlar. Zaytung’a benzemeye çalışıyorlar ama bunlar Zaytung’un felsefesini yanlış anlamışlar (!)
Somut bir örnek üzerinden gidecek olursak Cumhurbaşkanı ile AB konsey başkanı arasında yaşanılan bazı konuşmalar yukarıda bahsettiğimiz medya tarafından “Şok diyalog, kirli pazarlığın tutanakları” gibi başlıklarla haberleştirildi. Peki, o konuşmada ne vardı? Cumhurbaşkanı AB’nin Suriye’de yaşanılan savaş konusunda gerekli adımları atmadığını, Suriyeli mülteciler konusunda da Türkiye’ye vadeliden yardımların yapılmadığını söylüyor. Adamlar sözde 3 milyar Euro yardım yapacaklardı ama şimdi bize proje sunun diyorlar. Türkiye’deki mülteci sayısı 2 milyonu açtı adamlar hala proje diyor. İşte bu malum medya Cumhurbaşkanının para pazarlığı yaptığı söylemeye çalışıyor. Türkiye’nin bu güne kadar 8 milyar dolar harcama yaptığını görmezden geliyorlar. Hem Türkiye ekonomisinin Suriyeli sığınmacılar nedeniyle zarar gördüğünü söyleyip hem de AB’den gelecek az bir parayı pazarlık olarak sunuyorlar. Cumhurbaşkanının gerekirse sınır kapısını açıp, sığınmacıların Avrupa’ya geçmelerine izin veririz sözünü bile çarpıtıp, Cumhurbaşkanının sözüyle Kılıçdaroğlu ile aynı noktaya geldiğini bile söylediler. Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesi vadettiği Suriyelilerin hepsini sınır dışı etme düşüncesi ile cumhurbaşkanının açıklaması kıyas bile edilemez ama o kadar çelişki kadı kızında bile olur(!)
O kadar pişkin, o kadar yüzsüzler ki yaptıkları haberlerin, yorumların yalan olduğu her seferinde ortaya çıkması zerre umurlarında değil. Onlar her gün yeni şeyler saçmalayarak akılları sıra kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar ama her geçen gün biraz daha yok oluyorlar. Otto Neurath’ın “Eskiden bir insan ve bir bataklık karşılaştıklarında, insan kayboluyordu; şimdi ise bataklık kayboluyor” sözü tam olarak bunları tanımlıyor. İçlerinde biriktirdikleri bataklığı kusmaya çalışıyorlar. Bizim yapmamız gereken ise bu bataklıkta boğulmamak…
Peki, bu noktada biz ne yapacağız? Papaza kızıp oruç bozmayacağız. İnsanlığımızı unutmadan Suriyeli sığınmacılara yardımcı olmaya devam edip bir yandan da uyanık olacağız. Yoksa bunlar ve batılı akıl hocalarına kalırsa Suriye’de Esad’a ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi ile birleşecek iki ayrı devlet kurulacak, Türkmen ve Sünni Suriyeliler ise Türkiye’de kalacak. Emin olun sırf hükümet düşsün diye böyle bir tablodan bile memnun olurlar. Bunlara fırsat vermeden, oyunlarını bozup kervanı bildiğimiz istikamette yürütmeye devam edeceğiz. Malum medya ise kendini ve yandaşlarını tatmin etmeye devam etsin.