Her geçen gün durumun daha da kötüleştiğini görüyor ve kaygılanıyoruz. Dilimize pelesenk ettiğimiz “Ne olacak bu memleketin hali” sözü, her kesimin sıkça kullanmasından, duymaktan, nefret eder hale geldim.
Türkiye siyaseti, yıllardır devam eden terörü malesef ortadan kaldıramadı. Kaldırmak üzere alınan tedbirler, yapılan çalışmalar hep sonuçsuz kaldı.
Son yıllarda yaşanan, terör olaylarındaki durgunluk, kitleleri bir hayli sevindirmiş ve umutlandırmıştı. Yeniden birlik ve beraberliğin umudu, kitlelere yerleşmeye başlamıştı ki, olan oldu ve fitne yeniden kuvvetlenerek ortaya çıktı.
“Bir kere daha aldatıldık” mı acaba? Tarihten ders alınmadığı sürece, tarih her zaman tekerrür edecektir, gerçeğini unutmuşuz.
Tarihin tekerrürü, bu millete, İslam alemine, ne acılar yaşattığını, uzaklara gitmeden, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana,şahit olduğumuz, ülkemiz ve dünyada olan bitenlerin, bu gerçeklerin önemli göstergeleridir.
Olaylara bakışı, değerlendirmeyi sığ ve dar çerçeveden bakarak, önlemeye çalışmak, çözüme ulaştırmak mümkün olmadığını yakinen görüyoruz.
Şu gerçeği açıkça kabullenmek gerekir. İslam dünyası başıboş, başsız. İslam dünyasında meydana gelen olayları durdurabilecek, dindirebilecek, yön verebilecek bir teşkilattan, inanç birliğinden yoksun.
Siyasi birlikten, siyasi liderlerden, gerçek ilim adamalrından, gerçek değerlerin öğretilebileceği eğitim sisteminden ve okullardan yoksun, Başsız Kalmış İslam dünyası!!?
Hıristiyan dünyasının birlikteliğini sağlayan, dini yönden Papalık, ekonomik yönden AB varken, İslam dünyasının bağlı olabileceği Halifelik nerede?
İslam dünyası, siyasal anlamda faydalanabileceği liderlikten yoksun. Halifeliğin kaldırılması ile, İslam dünyası –“İmamesi kopmuş tespih gibi” başsız kalmış.
İslam dünyasının perişanlığı kimin işine yarıyorsa, -ki bu Hiristiyan alemidir- yönlendirmeyi onlar yapıyor.
İslam dünyasının toplum mühendisliğini yapan güçler, özellikle suni müslümanları parçalamak ve etkisiz hale getirerek sürüleştirmek için, DAİŞ, BOKO HARAM, TALİBAN, PKK, PYD gibi, silahlı mücadele mantığı ile kurulmuş terör gruplarını kullanmaktalar.
Bu örgütlerin marifeti ile, Müslüman Müslümanı katlediyor, ne yazık ki bu işi İslam adına, cihat için yaptıklarını iddia ediyorlar.
Bu bölücü ve parçalayıcı çalışmaların esas hedefi Türkiye’nin olduğu, son zamanlarda yaşadığımız olaylardan yola çıkarak tesbit etmek mümkün.
Ne yazık ki; bütün bu gerçekler, ülkemizin insanına doğru dürüst anlatılamamış. En vahimi de, Kürt kardeşlerimize anlatılamamış.
Anadolu Eğitim Bilim ve Kültür Vakfı Konya şubesi bürosunda, değerli akademisyen tarihçi Docent Doktor Caner Arabacı, Türkiye ve çevresinde meydana gelen son olaylar ile alakalı konuşmasıda, tarihçi yazar Mehmet Niyazi’den şöyle bir bölüm aktardı.
“Batı dünyası, Türkiyenin birliğinden, beraberliğinden, gözüne diken batmış gibi rahatsız olur. Bu yüzden Türkiyenin birliğine müsaade edilemez.”
Bu tespitin ifadesini yazar, terbiyesi müsaade etmediğinden kibarca yapmış. Batının değer verdiği tarih kahramanlarının –Kazıklı Voyvoda- marifetlerinden yola çıkarak ifade edebilse idi, bazı odaklara anlatmak daha kolay olabilir miydi?
Bu olan bitenler, Türklere, Kürtlere ne kazandırıyor? İslam dünyasına ne kazandırabilecek?
İslam dünyası ile Ülkemiz arasına set çekmek, ayırmak, bağı koparmak için çalışan batı dünyasının iki yüzlü davranışını en iyi anlaması gereken Kürtler olmalıdır.
Batı dünyasının sömürü zihniyetini, İslam dünyası planlarının esas temelini, pratikte ulaşmak istediği hedefleri, Türklere, Kürtlere anlatılamadığından, bu hallere düştük.
Kürt kardeşlerimiz şu gerçeği iyi görmeliler: Biz bölücülere payanda mı, yoksa 1000 yıllık kardeşliğe dayanak mı olmalıyız?
Çözümün silahlarla olamıyacağını artık anlamamız lazım. Türkiyenin birliği demek İslam Dünyasının birliği demek olduğu gerçeğini kabullenmek zorundayız.
İnsanımızın aksiyon adamı haline getirilmesi, “çürümüşlükten” kurtarılması için, kendimize has eğitim modeline dönmemiz şart.
Eğitim sistemi taklitçiliğinden kurtuluş, bizim gerçek birliğimizin mayasını oluşturacak hedeflere yelken açmamızı kolaylaştıracaktır.
Düşmanın korkusu, dostların sevinci olmak, dilek ve duamız olsun