Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bu milletin içinden geldiğini, dertlerini dert edindiğini bizlere yeni göstermiyor. Ülkemizde tarihi adımlar atılıyor, ekonomide gelinen başarılı nokta, milli sanayinin öncelendiği tarihi kararlar, kendi füzemizi yapmamız, yollar, barajlar, su kanalları, tanklar, toplar, uçaklar, helikopterler bu dönemde yapıldı.
İmam Hatiplere, meslek liselerine uygulanan zulüm bu dönemde bitti, okullar, hastaneler hep millet daha rahat olsun, onurlu nesiller yetişsin diye bu dönemde yapıldı.
Her ile bir üniversite yapan da elbette ki AK Parti hükümetidir.
Bunlar birlikte biliyorsunuz tarihi bir karar olarak, Müslüman kadınlara kamuda başörtüsüyle çalışma özgürlüğü getirildi.
Emeği geçenlerden, bu topraklara hizmet edenlerden, millet için çivi çakanlardan Allah Razı olsun.
Milliyetçi, muhafazakâr, sözde solcu özde faşist partiler Başbakanımızın başarılı olmasını istemiyorlar, çünkü başarı milletin teveccühünü getiriyor, milletin teveccühü de oy olarak sandıklara yansıyor.
“Bir parti iktidarda oy kaybeder” teorisini zaten AK Parti yıllar önce tepe taklak etti, şimdi hükümet başarılı oldukça kuduran insanlar görüyorum, hayret nasıl bu hale geldi bu insanlar, neden bu kadar cahiller, ha senin parti, ha AK Parti, önemli olan bu millete hizmet etmek değil mi?
Yok, öyle değil, hani bir zamanlar İsmet İnönü, “muhalefet olacaksa bile biz oluştururuz” demiş ya, bunlarınki o mantık…
İmam Hatipler açılacaksa, 4+4+4 gelecekse, andımız kaldırılacaksa, başörtüsü serbest olacaksa, faiz yok olacaksa, ağır sanayi hamlesi yapılacaksa biz yaparız…
Milliyetçiliği faşistliğe vardıran, AK Parti andımızı kaldırdı diye Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanını Türk düşmanı ilan edenden tutunda, kendisine dindar diyen, ağır sanayi hamlesi yapacağını ilan eden partiye kadar ne yazık ki hepsi aynı kategoride muhalefetlerini Türkiye düşmanlığına vardırarak sürdürüyorlar.
Millet onlara teveccüh etmiyor, milletimiz ferasetli, sandıkta gerekeni yapıyor ve çalışana, başarana, kendisine hizmet edene oyunu verip geçiyor.
Neyse asıl konumuza dönelim, başörtüsü kamuda serbest ya, hemen neden askerlerde başörtüsü yasak, neden hâkim ve savcılar başörtüsü takamaz, neden polis başörtüsü takamaz diyeceklerin çoğalacağını düşünüyorum.
Kamuda başörtüsü yasakken bu kadar konuşamayan, itiraz edemeyen, heriflik yapamayan, yiğitlik yapamayan, yasağı kaldıramayanlar, AK Partinin adımını az bulan açıklamalar yapacaklardır.
Bu birinci aşama, ikinci aşama daha tehlikeli,” neden çarşafla kamuda çalışılmaz” diyerek bu adım başlayacaktır.
Bazı kurgulanan senaryoları hayata geçirmek için, hiç başını örtmemiş bayanlara çarşaf giydirerek kamuda çalışıyormuş görüntüsünde kamuoyunda kirlilik oluşturabilirler.
AK Partinin devrim niteliğinde attığı bu adımı küçük düşürmek isteyenler olduğu gibi kamuda başörtüsüne karşı oldukları için ve bunu açıkça ifade edemediklerinden başörtülüleri küçük düşürmek için bu oyunu oynayacaklardır.
Ne olursa olsun, şeytan ister sağdan, ister soldan gelsin dikkatli olmak gerekiyor. Asıl görevde başörtülü samimi bacılarımıza düşüyor.
Oyuna gelme, oyuna gelenleri dışla, kirli oyunları bu millet için deşifre et…
Ülkemiz bu badireyi hayırlısıyla atlatırlarsa, Türkiye’nin attığı adım dünyaya yeni seçenekler sunacaktır.
Müslüman kadında sosyal hayatın içinde olacak, sosyal hayatı yönlendirecektir.
Akıllı olalım, Anadolu kadını yıllarca tarlalarda çalışırdı, benim dedem hafızdı ve köyümüzde hocaydı, nesiller boyu hafızlarların olduğu bir sülalenin içinde büyüdüm, amcalarım, halam hafızdı ve inanınız hiçbir zaman çarşaf giyen bir akrabamı görmedim.
Başı açık içinde kapalı içinde önemli olan iffetli olmak ve aşırıya kaçmadan normali yaşamaktır…
Yarınlarımızı karartmak isteyenlere fırsat vermeyelim…
Yapılacak bir hata sadece bu günü değil yarınları da olumsuz etkileyecek,
Şeytana fırsat verme…