BAŞKA NE BEKLİYORDUNUZ?

Prof. Dr. Önder Kutlu

Seçim kabinesi açıklandığı günden beri milletimiz diken üstünde: HDP’li bakanlar her an bir taşkınlık yapabilir, her an devletin ve milletin menfaatleri hilafına tutum ve tavır içine girebilirler. Türk milletinin kahir ekseriyeti seçim hükümetinde HDP’den milletvekillerinin bakan olarak bulunmasını kabullenebilmiş değil. Hele de terörün devam ettiği bu günlerde.

Beklenen nihayet oldu: ‘Dakika bir, gol bir’. HDP’li AB Bakanı millete ilk golünü attı: Ermeni Soykırımı gerçekmiş! Kendi namıma böyle bir sonucu bekliyordum. Konuşan da en makul olabileceği düşünülen bir HDP’li. Özgeçmişi Türkiye şartlarında oldukça iyi. Vaktiyle kaymakamlık yapmış, 12 Eylül’ün hışmına uğramış. Ama anlaşılan akıllanmamış. Tecrübeleri, devlet anlayışı kuşatıcı değil. Millete karşı durmayı seçmiş.

Devletin resmi tezlerini bir kenara bırakın, bilimsel gerçekliğe ve tarihi hakikatlere aykırı bir laf eden bu şahıs, bundan sonraki iki ayı aşkın dönemde başka ne ‘inciler saçacak’ bakalım. Sonuçta terörü ve şiddeti tasvip eden bir partinin mensubu. O partiden aday olmakta mahzur görmediyse, gerisi fasarya.

Önümüzdeki günlerde Türk toplumu daha çok taşkınlıklara tahammül etmek durumunda kalacak. Sebep olan kimse, seçim hükümeti kurulmasının müsebbibi hangi partiyse hesabını 1 Kasım günü millete karşı verecek.

Ama bu arada millet olarak sinirlerimiz test edilecek; dayanma sınırlarımız zorlanacak. Ermeni tezleri soykırımı ülkenin doğusundaki Kürtler yapsın derken, bu adam kalkmış milletimize ‘katil’ demeye getiriyor.

HDP ve bu partiden bakan olanlar 1 Ekim günü gündeme gelecek yurtdışına asker gönderilmesiyle ilgili tezkere’ye ‘hayır’ diyeceklerini beyan ettiler. Hükümet teklifi olarak meclise sevk edilen bir tezkere gene aynı hükümetin bakanları tarafından reddedilecek.

Oylamada en azından MHP’nin ‘Evet’ demesi beklenen bir durum ama garip bir tecelliyle hükümetin bakanları olumsuz oy kullanırken, o hükümeti desteklemeyen ve ‘Hayır’cıların hükümette yer almasına zımni olarak destek verenler olumlu oy kullanacaklar.

Millet bunda bir gariplik görür mü bilmem, ama benim aklıma pek yatmadı. Bir terslik olduğu açıkça ortada.

Sonuçta kabul edileceğinde şüphe yok. Zira kabul edilmemesi halinde yurtdışındaki menfaatlerimiz ve terör örgütüne karşı sınır ötesi operasyonların yapılması zora girecek.

Bu arada, yarın Bakanlar Kurulu gündemine gelebilecek askeri mevzular, ülke güvenliğini ilgilendiren tartışmalar başka tartışmaları doğuracak. HDP ‘girme’ dediği için, hükümete giremeyen milletvekilini bir kenara bırakın, ‘gir’ dediği için kabinede yer alanlara yoğunlaşmakta yarar var.

Terörle mücadele, anladığımız kadarıyla, bundan sonraki dönemde farklı bir tonda gerçekleşecek. ‘Reaksiyoner’, yani olaylara müdahaleyi olduktan, birileri adım attıktan sonra tepki verme yerine, ‘aksiyoner’ yani ön alan ve ilk hareket eden taraf haline gelmek üzere.

Belli bir dönemden beri yurtiçi ve dışındaki hedeflere karşı başlatılan temizlik harekâtında hassas bir aşamaya gelindiğini ifade etmek doğru olur. Şimdi artık taarruz dönemi başladı.

İşte bu dönemde HDP’li bakanlar tarafından provoke edici açıklamalara karşı toplumun tahammülü bulunmuyor. Toplum gerildi. Teröre karşı netice alındığını görmek istiyor.

Barışa gönül verdiğini bildiğimiz pek çok kişi artık bu tonda açıklama yapıyor. Çözüm Süreci tam da bu nedenle desteklenmişti: Analar ağlamasın, memleketin kaynakları heba edilmesin.

HDP’liler kabinede bir şekilde dengelenecek. Bu densizlere haddi Başbakan tarafından, olmazsa Cumhurbaşkanını tarafından bildirilecek.

Milletin müdahalesine bugün hiç gerek yok.