Tüm darbelerde haksızlık vardır, zulüm vardır, soysuzluk vardır. Ama illaki de hırsızlık vardır. İnanmayanlar, kadim Türk tarihine bu gözle tekrar bakabilirler. Darbecilerin ilk işi sarayı, konağı, hazineyi yağmalamak olmuştur. İnsanların umutlarını çaldıkları için de hırsızdırlar darbeciler.
Bir yanıyla, 28 Şubat süreci, milletin bugün bile bedelini ödemeye devam ettiği tam bir ekonomik ve finansal yıkım dönemi olarak tarihe geçti. Milletin nasıl diz çöktürüldüğü, cebinin nasıl boşaltıldığını, varlıkların nasıl el değiştirdiğini, bir ucu bankada olan hortumların diğer ucunun nereye aktığı ortaya konulmadan, 28 Şubat‘ı soruşturmak sürecin çok önemli bir boyutunu es geçmek olur.
Bu bağlamda iş, medya ve yargı ayaklarına uzanmayan bir 28 Şubat yargılaması, en alt basamakta takılıp daha ileri gidemeyen bir yargılama olarak kalır.
15 yıl önce yapılan darbeden dolayı son günlerde birçok asker tutuklanmasına rağmen darbe baronlarından hiç birisi henüz dosyaya dâhil edilmemiştir. Bu hafta yine bir grup asker adliyeye geldi, tutuklandı ama baronlar yine yoktu.
Peki, sadece askerlerin üzerine gidilmesi doğru mu, yeterli mi, veyahut da acaba sakıncalı mı? İşte düğüm tam da burada gizli. Soruşturma bunca yıl sonra bile sadece üniformalılar üzerinden yürüyorsa burada ciddi olarak durup düşünmek gerekiyor.Özellikle birkaç Avrupa ülkesi 'Ne kadar çok asker içeri alınırsa hükümetin o kadar zor durumda kalacağını' hesap ediyor olamaz mı? Oyun içinde oyun var gibi sanki. Birinci hesap; halkıyla barışma yolunda olan orduyu bu yoldan geri çevirmek. İkinci hesap da PKK sorununu çözecek barış sürecine katkı yapan askeri taraf değiştirmeye zorlamak!
Sokaklarda;
Ankara, PKK ile iş tutuyor.
AKP-BDP kol kola anayasa yapacak.
KCK’lılar tahliye oldu, askerler tutuklanıyor.
Dedikodusunu kimler yayıyor?
Darbecilerden hesap sorulmasın mı yani? Sorulsun. Hem de öyle bir sorulsun ki, darbeyi aklından geçirenin bile anası bellensin. O subay, on yıllar da geçse başına neler geleceğini iyice anlasın. Hatta darbecinin ölüsü bile mezardan çıkarılıp yargılansın.
Ancak Vurun abalıya misali sadece askerin sopa yediği soruşturma ve yargılamalar kamu vicdanında yara açmaya başladı. Bir eksiklik, bir burukluk hissi, kekremsi bir tat var. Darbeciler sonuna kadar yargılanırken kuklacılara da el atılmalı ki toplumdaki ‘askerden intikam alınıyor’ algısı kırılsın.
Kişilere takılıp kalmamak lazım. Kişiler gelir-geçer. Kurumlar bakidir. Ordu da bizim ordumuzdur. Peygamber ocağıdır. Tam da Türk ordusunun halkıyla aynı çizgide buluşma noktasına geldiği bir zamanda öfkemiz aklımızın önüne geçmese ne güzel olur.
KUKLA
Kuklayı oynatan kim. KUKLACI KİM. Perde gerisine bakmak ihmal edilmemelidir. Kukladan yola çıkıp ipi takip et. İpin sonunda tutacağın el kuklacının elidir. Hatırlar mısınız bilmem, İtalya’daki meşhur derin devlet soruşturmasında ulaşılan en son baronun lakabı kuklacı idi.
Kukla kelimesi, her ne kadar çocukluğumuzda güzel, sempatik şeyleri çağrıştırsa da, büyüdükçe başkasının talimatlarını yerine getiren kötü kişi manasına, kökü dışarıda manasına doğru evrilir. Demem o ki ya ipi koparacaksın ya da ipin ucundaki kuklacının elini kıracaksın. Boşu boşuna kuklayı kırmanın hiçbir yararı yok.
ŞİYİR (Şiir Değil)
Perde gerisinden iple oynatılır
Tek başına ne hareket eder ne konuşur
Kukla sanır ki kuklacıya bağlıdır varlığı
Oysa bir bilse, ah bir atsa o ipleri
Zaten ona kukla demeyeceğiz.