Ekta, “çayları getir.” Neredesin Ekta? Hadi çabuk ol!
Üst üste üç defa sesini bir öncekinden daha fazla yükselterek bağırdı kaynanası.
Çaylar gelene kadar Ekta hakkında konuşulacak bir dedikodu da kalmadı.
“Aman! Siz de acele ettiniz yoksa daha güzel bir gelin bulurduk, Rajeş oğlumuza.” Lafıyla konuşmaya giriş yapan Hema teyze de geline lafı soktu.
Anne getireceğim ama İsha ağlıyor. Biraz onu oyalarsanız çaylar hemen hazır olur dediğinde, kaynanası bir anda bomba gibi patladı “Yeter artık, burnumuza kadar geldi. Bıktık be senin doğumlarından. Beş yıldır bir erkek torunumuz olacak diye beş tane kızını yetiştirdik. Vallahi yeter. Ya erkek bir torun doğur ya da boşanıp çık git evimizden. Uğursuz kadın seni. Seni kız doğurmak için almadık oğlumuza. Oğlum nerene hayran kalıp da evlendi seninle hala şoktayım.
Zavallı Ekta.
Mutfaktan biraz önce Hema teyzenin ona yaptığı sitemleri duymuştu; şimdi de kaynanasından. Ekta kaynanası ve komşularının davranışlarından dolayı çok üzülüyordu. Eşi Rajeş de artık ona sıcak bakmıyordu. Zaten evine geç dönmesinden belliydi her şey. Ne evlilik yıl dönümlerini hatırlıyor ne de onu kutlamaya özen gösteriyordu. Çocukların doğum günlerini bile zorla kutluyordu. Bir anda çok değişmişti. Rajeş’in böyle değişmesi Ekta’yı çok tedirgin etti. Acaba Rajeş benden boşanmak mı istiyor ya da başka biriyle mi beraber; bunu düşüne düşüne gün be gün takattan düşmeye başladı. Çok zayıfladı. Eridi. Çöp gibi kaldı.
“Gelin olarak attığım ilk adım ne güzeldi! Herkes çok memnundu benden. Yüzüme baka baka aman bu ne güzellik! Hema teyze bile beni oğluna almaya razıydı” diyerek Ekta kendi kendine konuştu. Ekta gerçekten çok güzel bir kadındı. Hâlâ aynı güzelliği var. Al yanaklı, kara kaşlı, iri gözlü ve bakışları öyle güzel ki insan ilk bakışta ona tutulur. Rajeş de okulda son sınıfa geldiğinde ona tutuldu. İkisinin ayrı bir kastan olmasına rağmen bu evliliğin gerçekleşmesi de aşkların ne kadar derin olduğuna bir işaretti. Yoksa Chorpura köyünden iki ayrı kast birbiriyle hayatta evlenemez. Evlenmek bir yana dursun birbiriyle konuşursa hiç bitmeyen bir savaş başlar.
Ekta liseyi bitirip Rajeş’i 3 üç yıl bekledi. Rajeş mezun olur olmaz evlendiler. Tabi bu evliliğin gerçekleşmesinden önce başından bir sürü olay da geçti. Ekta ne kadar da sevip evlenmiş olsa onun erkek çocuğu doğurmaması aralarındaki mutluluğunun yok olmasına neden oldu. İlk doğumdan beri kader ona gülmedi. Kendi evinde köle gibi hayat yaşıyordu. Kaynanasından kızım, gelinim sözünü en son duyalı beş yıl olmuştu. Artık herkes ona Ekta diyordu. Eşi de dahil. Halbuki Hindistan’da eşler birbirine ismiyle hitap etmez. Eşleri ismiyle çağırmak bir edepsizliktir; hele köylerde hiç kimse eşine ismiyle seslenemez. Birbirlerini “he, he” ünlemleriyle hitap ederler. Çocuk olunca eşe ilk çocuğun ismiyle seslenir. Filanın babası, filanın annesi...
Son zamanlarda evin her köşesinde Ekta sesi duyulmaya başlandı. Bu onun için bir sevinç değil, işkenceydi. Bir iş olmadan kimse onu çağırmaz, oturup sohbet etmezdi. Zaten sohbet etmeye zamanı da kalmıyordu zavallı Ekta’nın. Beş tane kızı vardı. Hepsiyle tek tek ilgilenmek Ekta’yı küçük yaşta yaşlandırdı. Saçları ağardı. Son derece zayıfladı. Güzel olmasaydı çok tuhaf görünürdü.
Ekta, monoton bir hayat geçiriyordu. Ne evde huzur kalmıştı ne de dışarıda! Çok da bunaldı. Onun derdini anlayan tek kişi vardı. Görümcesi Ashi. İsminin anlamı gibi kendisi de güler yüzlü, sevimli, iyiliksever ve çok da sempatik biriydi. Olaylardan haberdar idi. Women Studies (kadın eğitimi) bölümünde doktora yapıyordu. Kadınların hak ve hukuklarına vakıf ve topluma yerleşmiş birtakım yanlış geleneklerden insanları haberdar eden bir kızdı. Ashi üniversiteyi kazandıktan sonra arkasından bir sürü kızın okula gitmesine vesile oldu. Şimdi kızlar en azından liseyi bitirip evleniyorlar. Önceden okula hiç gitmeden evlendiriliyordu. Kızların okuma hakkı yoktu. Ashi, köydeki insanların bakış açısını değiştirdi. Ancak kendi evinde yengesine yapılan şiddetin durdurulması için uzun zaman evde kalması gerekiyordu. Ashi en fazla iki ay kalabiliyordu ancak bu sene sadece bir hafta kalıp dönmek zorunda kaldı. Tez çalışıyordu, aynı zamanda bir işe başlamıştı.
Az da olsa Ashi Ekta’yı teselli ediyordu. Ekta da kendisini toparladı. Fakat Hema teyzenin sürekli kaynanasını ziyaret etmesi Ekta’nın huzurunun bozulmasına neden oldu.
Bugün yine Hema teyze evlerine geldi. Çaylar, türlü türlü çikolatalar masaya koyuldu. Peşi sıra kül tablası ve sigara paketi de. Ara sıra kahkahalar iştiliyordu ancak şimdilik Ekta ile ilgili herhangi bir dedikodu konuşulmamıştı. Zaten o dedikoduları duyan tek kişi Ekta idi. Ekta artık onların ne konuştuğunu önceden bildiği için kulak kesilmeyi bırakmıştı.
Ekta artık onları değil kendini düşünüyordu. Sevdiği kişi Rajeş’i düşünüyordu. Onu tekrardan kazanmak istiyordu. Bu yüzden bir gün her türlü fedakarlığı yapmaya karar verdi. Ve elinden gelenin fazlasını yaptı. Ancak Hema teyzesi ve kaynanasının bitmek tükenmek bilmeyen dedikoduları ve kocası Rajeş’in ilgisiz tavırlarından bıkan Ekta, bu duruma daha fazla katlanamadı ve en küçük kızıyla baba evine döndü.
Rajeşle ayrılalı tam 3 ay oldu. Ne kaynanası ne de Rajeş bir kez bile Ekta’nın hal ve hatrını sormaya gitmemişti. Bu dönem içerisinde Rajeş’i tekrardan evlendirme planları yapıldı.
“Onlar da haklıdır. Rajeş evlensin. Bu mal ve arazi kime kalacak! Rajeş, ailesinin tek erkek çocuğudur. Ashi zaten evlenip başka eve gidecek. Bizde nesil erkekle devam eder ve miras ona kalır.” Köyün ağası Rajju da bu konuda Rajeş’in annesini destekledi.
Olanlardan Ekta’nın hiç haberi yoktu. Onu o kadar seven Rajeş’in böyle bir şey yapacağını hiç düşünmemişti. Kaynanası olmasaydı Rajeş değişmezdi. Her şeyi bozan kaynanası ve teyze Hema idi. Hema teyze bu yıl altıncı yuvanın yıkılmasına sebep olacaktı. Her sene bir ev bulur ve yıl boyunca o evde yer içer sonra da evin sıcak yuvasını böyle bozar. Hema teyze değil çoğu ona fesat Hema teyze derdi.
Evet Fesat Hema teyze. Zamanla başka bir yerden gelip, Chorpura köyüne yerleşen kocaman sihirbaz kadın. Kara büyü (black jadoo) bilecek kadar bir büyücüydü. Kimse ona karşı çıkmazdı. Gittiği evde huzur bırakmazdı.
Köylülerin çoğu bu olayın sonunun ne olacağını önceden tahmin etmişti. Çünkü Hema teyze, sürekli Rajeş’in annesiyle görüşüyordu. Ve her şey Hema teyzenin istediği gibi oluyordu. Diğer tarafta Rajeş'in ikinci evliliği için hazırlıklara başlandı. Sık sık alışverişe gidip gelmeleri, eş dost ile görüşmelerinden dolayı kısa zamanda bu haber ormanda çıkan bir ateşin yayılması gibi yayıldı.
Tam o sırada Rajeş eski karısı Ekta’nın hamile olduğunu öğrenir. Ve karnındaki bebeğin erkek olduğunu da. Bunu duyunca Rajeş mutluluktan ağlar. Ancak şimdi Ekta’nın onu kabul etmeyeceğini biliyordu. Çünkü 3 ayda bir kez bile halini hatrını sormayan birini, Ekta asla sevmez diye düşünen Rajeş kendini suçlamaya başlar ve Ektayla barışmaya karar verir. Fakat Rajeş tek başına bunu başaramayacağından emindi. İkisi birbirini çok severek evlenmiş olsa da Rajeş onu zor durumda tek başına bıraktığı için kolay bir şekilde affedilmeyi düşünemezdi.
Köydeki herkes bu olayı duymuş oldu. Sabırsızla herkes olayın sonunu bekliyordu.
“Madem bu kadar eziyet çektirdiniz kızcağıza, gidip özür dileyin ondan.” İlk defa konuşan Rajeş’in babası sandalyeyi alıp evin önüne oturdu. Peki! Bunca sitem ve zulümlerden sonra Ekta onları affedebilecek mi? dedi, Rajjü ağası.
Bu keşmekeşte 15 gün daha geçti. Onları barıştıran biri olmalı. Bir aracı olmalı. Ama kim? Bu defa son ikazını yapan Rajeş’in babası çok sert konuştu.
Gidin lan! Rajeş sen, hanım sen ve Hema teyze. Siz üçünüz gideceksiniz gelinimizi almaya. Her şeyi bozan sizsiniz ve bunu çözecek kişiler de siz olacaksınız.
Rajeş’in annesi hemen gitmeye razı oldu. Tek Hema teyze kaldı. O hâlâ razı değildi. Bunca zaman Ekta’ya laf soktu. Arkasından dedikodular yaptı. Bu yüzle karşısına nasıl çıkacak. Kendinden küçük birinden nasıl özür dileyecek. Bu gururuna çok ağır geldi. Ama çaresi de yoktu. Artık Rajjü ağası bu sorunun çözülmesini istiyordu.
Salı günü sabah hazırlıkları tamamlayıp gelinle barışmak için yola çıktılar. Yağmurlu bir gündü. Akşam 8 gibi Ekta’nın annesi pazardan eve dönerken dünürüyle karşılaştı. Selam, merhaba demeden, hal hatır bile sormadan Hema teyze direkt asıl konuya girdi. Ne olur affedin bizi. Çok pişmanız. Kızınıza yapmadığımız şey kalmadı. Hiçbir şeyin farkında olmayan Hema teyze tüm pişmanlığını art arda cümlelerle beyan etti.
Ekta’nın annesi hiçbir şey söyleyecek halde değildi. Aslında çok mutluydu. Onların barışacağı için. Çünkü Hindu geleneklerine göre kız evlendikten sonra tekrar baba evine dönemez. Ne olursa olsun, evlenip gittiği evde hayatını son nefesine kadar orada sürdürmelidir.
Ekta, olanlar karşısında şaşakaldı. Acaba bu gerçek mi yoksa rüya mı! Sessiz sedasız ağladı ve hemen Rajeş'e sarıldı. İkisi birbiri için ağladı. Herkes suçu kendi üzerine almaya çalıştı ve daha dünyaya gelmeyen erkek çocuğu bir ailenin barışmasına vesile oldu. Ekta ile Rajeş erkek çocuklarının ismini de Emen (Barış) koyma karar verdiler.