Ülkemizin savunma sanayinde attığı dikkat çekici adımların öncü isimlerinden Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar, geçenlerde Twitter hesabında tüm vatanseverleri heyecanlandıran ve Türkiye düşmanlarını üzen bir haber paylaştı.
“Üretim hattına 3 buçuk yıl sonra daha büyük ve daha çevik bir balık girdi. MİUS - İnsansız Savaş Uçağı: Bayraktar KIZILELMA. Yolda geliyor, takipte kalın” diyen Bayraktar, Baykar’ın yeni insansız hava aracını tanıttı ve fotoğraflarını yayınladı.
Bayraktar TB2’lerin Irak, Suriye, Libya ve Karabağ’dan sonra Ukrayna’da da adeta destan yazdığı ve tüm dünyada adından söz edilir hale geldiği, Bayraktar AKINCI B TİHA’nın 40.170 feete çıkarak milli havacılık tarihimizin irtifa rekorunu kırdığı bir dönemde agresif manevralar gerçekleştirebilecek ve sahip olduğu gelişmiş yapay zeka ile savaş stratejilerinde köklü değişikliklere yol açacak insansız savaş uçağının müjdesini vermek Türkiye’nin savunma sanayi alanında kat ettiği mesafenin ve ulaştığı ileri seviyenin en büyük göstergesi olsa gerek.
Bayraktar KIZILELMA, ülkemizin bir başka dev projesi olan ve halihazırda seyir testleri gerçekleştirilen TCG Anadolu gemisine inip kalkabilecek ve Mavi Vatan’ın korunmasında da görev yapacak.
Gurur duymamak elde değil.
Dünyada ve bölgemizde yaşanan sıcak gelişmeler, Türkiye’nin geç de olsa savunma sanayinde yerlileşme adımlarını hızlı bir şekilde atmaya ve birbirinden değerli milli projeleri hayata geçirmeye başlamasının ne kadar isabetli olduğunu akıl, vicdan ve basiret sahibi herkese gösteriyor.
Yaşadığımız dünyada ve özellikle de ülkemizin bulunduğu coğrafyada “Bize kim saldıracak?” diyerek yan gelip yatma ya da Amerika’ya, NATO’ya veya bir başkasına bel bağlayıp milli güvenliğimizi, egemenliğimizi ve geleceğimizi elin oğluna emanet etme gibi bir lüksümüz yok.
Ülkenizi korumak için hiç beklemediğiniz bir anda hazır olmadığınız bir savaşa girmek zorunda kalırsanız dünyanın parasını da teklif etseniz -örneğini çok gördüğümüz gibi- sudan bahaneler ileri sürerek ihtiyacınız olan silahları size vermeyebilirler.
Savaşa savaş sırasında değil çok önceden her türlü ihtimali göz önünde bulundurarak hazırlanmak gerektiğini Ukrayna’nın yaşadıklarından daha iyi ne anlatabilir?
Ukrayna, Soğuk Savaş sona erdiğinde dünyanın en büyük üç nükleer gücünden biriydi.
Yaklaşık 30 yıl önce imzalanan anlaşmalarla elindeki taktik nükleer silahların hepsini Moskova’ya devretti.
Ukraynalılar sahip oldukları caydırıcı güçten vazgeçtikleri için şimdi bin pişmanlar ve dizlerini dövüyorlar.
Çünkü bugün o silahlara sahip olsalardı Putin muhtemelen Ukrayna’yı işgale cesaret edemezdi.
Savaşın seyrine baktığımız zaman Kiev’in elinde yeterli hava savunma sisteminin ve savaş uçağının olmadığını görüyoruz.
İyi ki zamanında Türkiye’den birkaç Bayraktar TB2 satın almışlar.
Onlar sayesinde Ruslara ağır kayıplar verdiriyorlar.
Şair ve hekim Abdülhâk Molla bundan yaklaşık bir buçuk asır önce “Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh: Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh” derken ne güzel söylemiş.
Gelişmiş silahlara sahip olmak öncelikle caydırıcılığı sağlamak içindir.
Öyle ki düşman sizinle savaşa girmeyi aklından bile geçirmez.
Türkiye savunma sanayinde bugünkü hızla ilerlerse çok yakında -Allah’ın izniyle- o noktaya ulaşacak.
Katmanlı hava savunma sistemi ağımızı tamamlayacağımız günleri de inşallah en kısa sürede göreceğiz.